HIDAYET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Търсене
 
 

Display results as :
 


Rechercher Advanced Search

Keywords

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Май 2024
ПонВтоСряЧетПетСъбНед
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Календар Календар

free forum

Dostuz bizi bulun
www.dostuz.bulboard.com

NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN?

Go down

NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN? Empty NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN?

Писане by ferdi7o Чет Авг 18, 2011 9:34 pm

NEYDİ YUNUS’U MÜRŞİT KAPISINA GÖTÜREN?

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm

Sevgili kardeşlerim!
bir Cuma günün akşamında, Allah’ın bir zikir sohbetinde, Efendimizin
himmetiyle yine gönül gönüleyiz. Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve şükrolsun
ki, bizler Allah içiniz. Allah yolundayız. Birbirimizi çok ama çok
seviyoruz ve birbirimize olan bu sevgiyle, Efendimizin himmetiyle bütün
insanlığın gönüllerine iniyoruz.
Sevgili kardeşlerim! gece gündüz demeden, yağmur da yağsa, rüzgarlar
esip fırtınalar kopsa, kar yağsa tufan tufan dolsa da, hani o yollar çok
uzak da olsa, Allah için o yolları aşk ile aşıp giden sevgili
kardeşlerim! Bir tek insanın kurtuluşu için, hidayete ermesi için, çok
uzak mesafeler de olsa heyecanla koşan, sevgisiyle hakikatleri anlatan,
gönüllere inen, gönülleri fetheden sevgili kardeşlerim!

Siz, ne güzel kardeşlersiniz. Sizi Allah için çok ama çok seviyorum. Çünkü siz, Allah içinsiniz. Çünkü siz, Allah içinsiniz.

Sevgili kardeşlerim! Peygamberimiz Muhammed (S.A.V) Efendimizin de buyurduğu gibi: “Ben
son nebîyim, son peygamberim. Benden sonra nebî, yani peygamber
gelmeyecek. Benden sonra halifeler, imamlar gelecek. Kim o halifelere,
imamlara tâbî olursa bana tâbî olmuş gibidir”
dediği gibi
sevgili kardeşlerim, Sevgili Peygamberimiz Muhammed (S.A.V) Efendimiz bu
Hadîs-i Şerif’inde, nebîlerin olmadığı devirlerde vekâleten nebîleri
(peygamberleri) temsil eden, Allah tarafından seçilen devrin imamlarını
açıklıyor.

Sevgili kardeşlerim! devrin imamları, nebîlerin (peygamberlerin)
olmadığı devirlerde vekâleten nebîleri yani peygamberleri temsil
ettikleri için ve bildiğiniz gibi sevgili kardeşlerim, Abdulkadir
Geylânî Hz., Şeyh Muhiddin Arabî Hz., İmam-ı Gazalî Hz., İmam-ı
Rabbanî Hz., Mevlâna Celaleddin-i Rumî Hz., Yunus Emre Hz., Mevlâna
Halid Bağdadî Hz., Said-i Nursî Hz. ve şu anda dünya yüzünde vazifeli
olan Mehdi (A.S) devrin imamıdır. Ve kardeşlerim! Bizler şu anda hidayet
güneşi olan Mehdi (A.S)’ın yolundayız.

Sevgili kardeşlerim! Devrin imamları, nebî (peygamber) değildir.
Peygamberler, Peygamberimiz Muhammed (A.S) ile son bulmuştur.
Peygamberimiz Muhammed (S.A.V) için Ahzap Suresinin 40. âyetinde
buyurulur ki:

33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin
min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve
kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).


Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır
(değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîler’in (Peygamberler’in)
Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.
Sevgili kardeşlerim! Yüce Rabbimiz, nebîlerin sonuncusu Muhammed
(S.A.V)’e resûllerin sonuncusu demiyor. İşte bir önceki devrin imamları o
devirde onlara da şöyle denilmiş: İmam-ı A’zam, Kutb’ul A’zam denilmiş.
Sahibül zaman, Bediüzzaman denilmiş. Kutb’ul Aktab, Şeyh-ül Ekber,
denilmiş. Eimme-i verese denilmiş. Eimme-i verese, nebîlerin
(peygamberlerin) varisi devrin imamları demektir. Velayeti Kübra
denilmiş. Örneğin, İmam-ı Rabbanî Hazretleri buyurur ki: insan hidayete
iki yol ile erer. Kurbü nübüvetle yani nebî olan peygamberlerle hidayete
erer. Nebîlerin olmadığı devirlerde Kurbü velâyetle yani kurbü velayet
nedir? Devrin imamıdır.

Sevgili kardeşlerim! Bildiğiniz gibi demek ki her devirde Allah,
nebîlerin ve bilhassa nebîlerin olmadığı devirlerde, nebîleri vekâleten
temsil eden devrin imamlarını, tasarrufu altına almış, seçmiş ve
insanlığa hidayeti ulaştırmış.

Ve Allahû Tealâ, hidayete ermeye vesile olan mürşidleri de göndermiş.
Dünyanın her yerinde, şu anda da kavim resûlleri ve mürşidler ve kavim
resûlleri içinden, Allah’ın tasarrufunda, Allah’ın seçtiği bir kişi
devrin imamıdır. İşte şu anda da hidayet güneşi olan, Allahû Tealâ’nın
seçtiği ve Peygamberimiz Muhammed (S.A.V)’in 14 asır önce müjdelediği ve
bir önceki hadîslerde sevgili kardeşlerim, hep anlatmaya gayret ettiğim
Mehdi (A.S), Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve şükrolsun ki, vazife
başındadır.

Sevgili kardeşlerim! Devrin imamlarından Yunus Emre Hazretleri,
gönülleri sevgisiyle fetheden, Yunus Emre Hazretleri. Var mısınız hep
birlikte Yunus Emre Hazretlerine gidelim?

İnşaallah bu sohbetimizin konusu, “Neydi Yunus’u Mürşid Kapısına Götüren?”

Sevgili kardeşlerim! İnşaallah birçok sohbetlerimizde ifade etmeye
çalıştığım gibi, şu dünya hayatını yaşarken Allahû Tealâ’nın ezelde
üzerimize emanet olarak verdiği ruhumuzu Allah’a ulaştırmayı dilemek,
Allah sevgisinin başladığı noktadır ve kişinin içindeki arayış, o
içindeki Allah’ı arayışı, onu mutlaka Allah’ın dostu olmaya sürükler.

Yüce Rabbimizin Maide Suresinin 35. Âyetinde: vebtegû ileyhil vesîlete: O’na ulaştıracak vesileyi isteyindiye
buyurduğu gibi Allah’ı arayan ve bu arayışla Allah’a ulaşmayı dileyen
kişi, mutlaka Allah’a ulaşmak ve nefsini Allah yolunda terbiye etmek
azmi ile kendisini Allah’a yaklaştıracak bir mürşide muhtaçtır ve ona
tâbî olup onun vesilesiyle Allah’a ulaşmak ister.

Sevgili kardeşlerim! devrin imamı, hidayete erdirendir. Mürşidler, Allah’a ulaşmaya vesiledir.

Sevgili kardeşlerim! Mürşid sevgisi, Rahmanî bir sevgidir ve kişi
Allah’a ulaşmayı dilediği anda kişinin içine mürşid sevgisini veren
Allahû Tealâ’dır.

Allah’a ulaşmayı dileyen bir Allah dostu, mutlaka nefsini Allah
yolunda terbiye etmek ve ahsene ulaşmak ve Allah’ın halis bir kulu olmak
için mutlaka bir mürşide muhtaçtır ve bildiğiniz gibi bütün Allah
dostları mutlaka bir mürşid elinde yetişmiştir.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Peki bir insan kendi kendine, bir
mürşidin vesilesi olmadan nefsini tezkiye edebilir mi? İşte bu mümkün
değildir. Tabii ki bildiğiniz gibi sevgili kardeşlerim! İlk önce
kalbenin derinliklerinden Allah’a ruhunun ulaşmasını dilemeli, dilediği
an Allah işitir, bilir ve görür. Allah mürşidine ulaştırır. Öyleyse bu
konuda Abdulkadir Geylanî Hazretlerinin sözlerine bakalım, ne dersiniz?
Abdulkâdir Geylânî Hazretleri, sözlerinde mürşide ulaşmadan nefsin
tezkiyesinin imkânsız olduğunu söylüyor ve şöyle buyuruyor:



“Ey nefs ve hevai arzularının tabiatının kulu!
Sen kendi görünüşünde kanaat etmiş, sana hakikatleri ögretip terbiye
edecek bir üstad-mürşid edinmemişsin.”
(Sohbetler Kitabı)



“Kişi (mürşidsiz) kendini terbiye etmeğe kalkışırsa, temelsiz bina kurmağa kalkışmış olur. Faziletli kişilerin terbiye edip, mukaddes sütten gıdasını vermediği kişi, sokak ortasında bırakılan bir çocuk gibidir.



Eğer kişi, uyanık ve dirayetli bir üstadın elinden takva
elbisesini giymezse, nefsinin tuzağına düşmüş olur, onu istediği gibi
oynatır ve aşağılıklara sürekler.


Bunun aksine sağlam bir kulb’a yapışmasını bilmiş bir kimseye kendi varlığından sırları zahir olur, sonsuz ni’met ve lezzetlere gark olur. Nefsinin peşine düşüp de mürşidini dinlemeyen kişi, gerçekten nasipsizdir.” (HZ. ABDULKADİR GEYLÂNÎ’NİN MENKIBELERİ, Cevherden Gerdanlıklar)
Sevgili kardeşlerim! Abdulkâdir Geylânî Hazretleri burada, bir
mürşide tâbî olmayan yani mürşidinin elinden takva elbisesi giymeyen
kişinin şeytanın tuzağına düşmüş olduğunu ve bunun aksine eğer sağlam
bir kulba yani bir mürşid eline tutunursa, sonsuz ni’met ve lezzetlere
gark olacağını söylüyor.

O halde kimlerdir, urvetül vuskaya yani sağlam kulba yapışanlar?

Bakara-256’da buyurulduğu gibi, tagutu ve gayy yolunu yani cehenneme
giden yolu ve tagutu inkâr edip, mürşidle birlikte irşad yolunu yani
Allah’a ulaştıran yolu tercih edenler. İşte onlar için AllahûTealâ: “Sağlam bir kulba yapışmıştır.” buyuruyor. Âyet-i kerimede buyurulur ki:

2/BAKARA-256: Lâ ikrâhe fîd dîni kad
tebeyyener ruşdu minel gayy (gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min
billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu
semîun alîm(alîmun).


Dînde zorlama yoktur. İrşad yolu (hidayet yolu; Allah’a ulaştıran
yol), gayy yolundan (dalâlet yolu; şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan)
açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana
ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a
ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.
Böylece Abdulkâdir Geylânî Hazretleri’nin buyurduğu ifadeleri ile bu
âyet-i kerime birbirine tıpatıp uyuyor. Çünkü Abdulkâdir Geylâni
Hazretleri de büyük bir mürşiddi ve devrin imamıydı. O devirde mürşidler
de Abdulkadir Geylânî Hazretlerine bağlıydı. Ve tıpkı sahâbe gibi
Kur’ân-ı Kerim hakikatlerini yaşayanlardı. Peygamberimizin yolunda,
sahâbenin yaşadığı gibi Abdulkadir Geylânî Hazretleri degerçek İslâm’ı
yaşadı. Hem yaşadı, hem de yaşattı sevgili kardeşlerim.

İşte sevgili kardeşlerim! Her şey sadece bir dilekle başlıyor.
Ruhumuzu Allah’a ulaştırmayı diliyoruz. Dilemeden önce nefsimizin kalbi
%100 karanlıktaydı. Daha henüz başındayız. Artık içimizde hep bir arzu;
ölmeden önce ruhumuzu Allah’a ulaştırmak ve Cemâline kavuşma arzusu.
Ra’d Suresinin 22. âyetinde buyurulduğu gibi:



13/RA’D-22: Vellezîne saberûbtigâe vechi
rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve
alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed
dâr(dâri).


Onlar, sabırla Rab’lerinin vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı ve Allah’ın Zat’ını görmeyi) dileyenler ve
namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve
açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan
kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu)
vardır.
İşte bu gaye ile Allah’ı zikretmeye başlıyoruz ve Allah’ın zikriyle
nefsimizin kalbi %2 oranında aydınlanmaya başlıyor. Artık durduğumuz
yerde duramıyoruz, hiçbir yere sığamıyoruz. Mutlaka Allah için bir
şeyler yapmalıyız ki, bir an önce Rabbimize ulaşabilelim ve nefsimizi
terbiye edelim.



İşte Yunus’u mürşit kapısına götüren bu istek değil miydi, sevgili kardeşlerim? Allah’a
ulaşma dileği. Yunus Emre Hazretleri, Hacı Bektaş-ı Velî Hazretlerinin
tesirli sözlerinden sonra günahlarından arınmak için bir çare arıyordu
ve aradığını bu kapıda yani mürşit kapısında bulmuştu. Çünkü onu Allah’a
götürebilecek ve günahlarından kurtaracak olan tek kapı, mürşid
kapısıydı. Sahâbe de aynı şekilde Peygamber Efendimiz Muhammed
(S.A.V)’in kapısında ömrünü harcamamış mıydı? Allah dostları da
kendilerini mürşid elinde eğitmemiş miydi? Yunus Emre Hazretleri der ki:



Yunus eydür, âşık oldum,

Maşuk’un derdinden öldüm.

Gerçek erin (hak mürşidin) kapısında,

Ömrümü harc etmeye geldim. (Vehbi Vakkasoğlu, YUNUS EMRE)
Evet, “Gerçek erin kapısında, ömrümü harc etmeye geldim.”
diyen Yunus Emre Hazretleri de aynı bu şekilde günlerini, bütün
zamanını hizmete, Rabbine adamıştı artık. Yunus’u ilk önce uyandıran ve
aklını başına getiren Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri, onu terbiye edecek
olan Taptuk Emre’ye sevk ediyordu ve şöyle söylemişti:

“Yunus’un nasibi, Taptuk Emre elindedir. Artık, kilidi ona verildi.” (Vehbi Vakkasoğlu, YUNUS EMRE)
Yunus Emre Hazretleri artık mürşidi Taptuk Emre’nin elinde öylesine
yetişiyor ve öylesine Allah sevgisi ile besleniyordu ki; hem ormanda
odun toplamak için mürşidinin hizmetinde çalışıyor, hem de içinde
Rabbinin aşkını taşıyordu. Aşk ile, gözyaşlarıyla geçen günleri ve
gecelerinde hiç yılmadan Rabbinin Zat’ını arzuluyordu. Allah’ın zikri
ile uyuyor, Allah’ın zikri ile uyanıyor, Allah’ı sürekli zikrediyor ve
aşk ateşi ve acizlikle Rabbine âşık, ormanda mürşidinin hizmetinde
çalışıyordu.

Aşk bütün benliğini sarmış, dilinde zikir, kalbinde zikir,
aklında-fikrinde Rabbi vardı ve hedefi O’na kavuşmaktı. Sanki iç
âlemindeki bu yalnızlık, onu hızla Rabbine sürüklüyordu. Aşk ile
günlerce ve gecelerce Rabbinin Cemâli’ne kavuşmayı diliyor, sürekli
Allah’ı zikrediyor ve her an Allah’a sığınıyordu. Çünkü O, aşkı
yaşayandı ve hedefi, Mevlâ’sının Zat’ı idi. Yunus Emre Hazretleri şöyle
buyuruyor:

“Hamd ü şükrüllah ile, vasf-ı Kulhüvallah ile

Daima zikrullah ile çağırayım Mevlâm seni.”



Aşkın aldı benden beni, bana Seni gerek Seni

Ben yanarım dün ü günü, bana Seni gerek Seni.



Yunus’dürür benim adım, gün geçtikçe artar odum (ateşim)

İki cihanda maksudum, bana Seni gerek Seni.” (Vehbi Vakkasoğlu, YUNUS EMRE)
Sevgili kardeşlerim! hatırlayacaksınız. Hani bir gün Yunus Emre
Hazretleri, gene odunları mürşidinin kapısına getirmişti. O anda mürşidi
oraya gelmişti. Mürşidi odunlara baktı. Taptuk Emre mürşidiydi. Taptuk
Emre Hazretleri odunlara baktı da şöyle dedi:

-Yunus dedi, görüyorum ki odunlar dümdüz. Hiç ormanda eğri odun yok mu? Yunus Emre Hazretleri şöyle cevap verdi:

- Şeyhimin kapısından eğri odun geçmez.

Sevgili kardeşlerim! Ne güzel söylemiş, Yunus Emre Hazretleri.
Kardeşlerim! biz de kardeşler olarak Yunus Emre’mizin o güzel sözünün
yolunda inşaallah Efendimizin himmetiyle diyoruz ki: “Sevginin kaynağı
hidayet güneşi Mehdi (A.S)’ın kapısından sevgiyi, bütün insanlığa hep
birlikte taşıyalım ve taşıyoruz. Bütün insanlığın kalplerine, birlikte
bu sevgiyi sunmaya gayret edeceğiz sevgili kardeşlerim. Sevginin
kapısındayız. Devrin imamı olan Mehdi (A.S)’ın kapısındayız sevgili
kardeşlerim.

İşte Rabbinin aşkında yok olan Yunus. Sürekli zikrederek Rabbini
çağıran ve Mevlâ’sının Cemâli’ne kavuşmayı arzulayan Yunus Emre
Hazretleri’nin tek maksudu yani hedefi Mevlâ’sıydı. Yine Yunus Emre’miz
Der ki:

Aşkın bahrına (denizine) dalmayan, canını feda kılmayan

Senin Cemâlin görmeyen, meydana gelmez Allah’ım



Zâr olur (ağlayıp, inlemektir) âşıkın işi, durmaz akar gözü yaşı

Senden ayrı düşen kişi, didarın (Vechi’ni) görmez Allah’ım



Âşık Yunus Seni ister, lutfeyle Cemâlin göster

Cemâlin gören âşıklar, ebedî ölmez Allah’ım. (Vehbi Vakkasoğlu, YUNUS EMRE)
Sevgili kardeşlerim! Yunus Emre Hazretleri sürekli murakabe halinde Allah’ı zikrederek, gözyaşlarıyla, Ra’d-22’de: “Onlar sabırla Rab’lerinin Zat’ını bekleyenlerdir.” diye buyurulduğu gibi, sabırla Allah’ın Cemâli’ni istiyordu ve Rabbine şöyle yalvarıyordu:

Yürek yanar, yaşım akar, şu gözlerim yola bakar,

Gayri yüze nice bakar, Hak Cemâlin gören kişi.



İşidirim sözünü, görimezem yüzünü,

Yüzünü (Vechi’ni) görmekliğe, canım veresim gelir. (Vehbi Vakkasoğlu, YUNUS EMRE)
İşte O’nun bu yanması ve yalvarması hepimize örnek değil midir,
sevgili kardeşlerim? Yani istenilmesi gereken Allah’ın Zat’ı ve O’nun
için kalbin yanması değil midir? İşte O Yunus ki, âşık Yunus ve Allah’ı
mürşid kapısında daima zikreden, hepimize Allah’ı daim zikretmemizi
öğütleyen Yunus Emre Hazretleri buyurur ki:

Allah diyelim dâim, Mevlâ görelim neyler

Yolda duralım dâim, Mevlâ görelim neyler.



Sen sanmadığın yerde, şâyet açıla perde

Derman erişe derde, Mevlâm görelim neyler.



Gündüz olalım sâim, gece olalım dâim

Allah diyelim daim, Mevlâm görelim neyler.



N’itti bu Yunus n’etti, bir doğru yola gitti

Bir şeyh eteğin tuttu, Allah görelim neyler. (Veysel Karani ve Hırkai şerif Abidin Sönmez)


Sevgili kardeşlerim! Mevlâ görelim neyler; sürekli zikreden kişiye
Mevlâsı neleri vermez ki?… Zikir esnasında ve velînin sanmadığı bir anda
dermana erişip perdeleri açmaz mı ki? Yunus Emre Hazretleri, bize hem
daima zikretmeyi öğütlüyor ve hem de kendisinin şeyh eteğini tuttuğunu,
mürşidine tâbî olduğunu örnek veriyor. İşte o aşkın sultanı ki; gittiği
bu ruhunu Allah’a ulaştıran tarikat yolunda mürşidinin eteğine
tutunarak, her şeyi ile Dostuna yani Mevlâ’sına gidiyordu. Diyor ki:

ŞERİAT; TARİKAT yoldur varana.

Marifet, hakikat andan içeru (yani marifet ve hakikat şeriatın, tarikatın içindedir).



Gönlüm, canım, aklım, bilim, Seninle karar eder.

Can kanadı sevi gerek, uçuben Dost’a gitmeğe (yani ben dosta uçarak giderim).



Tutulmadı Yunus canı, geçti Tamu’dan, Uçmak’tan.

Yola düşüp Dost’a gider, ol aslına uyakmağa.” (Vehbi Vakkasoğlu, YUNUS EMRE)
İşte sevgili kardeşlerim! Onun tek dileği, Allah’a dost olmaktı ve
ölmeden önce ölmek ve her şeyini feda ederek Allah’a teslim olmak ve
sevgisinde yok olmak ve ölmeden önce Allah’ın Zat’ına gitmekti. Sevgili
kardeşlerim! Nebîler Sultanı Peygamberimiz Muhammed (S.A.V), bir hadîs-i
Şeriflerinde şöyle buyurur: “mutu en kable temutu
ölmeden önce ölünüz.” (Buradaki ölmeden önce ölünüz ifadesi ölmeyi
değil, hayatta iken hidayete ermeyi, Allah’a ulaşmayı ifade eder. Bu
hadîs müteşabih bir hadîsdir.) İşte Yunus Emre Hazretlerinin de yaşadığı
hayat, ölmeden önce ölmek, ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmaktı ve
mürşidinin, Taptuk Emre’nin kapısında Allah’a ulaşmayı dilemiş ve
ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmış velâyet makamlarını geçmiş,
Allah’ın dostu olmuş ve Allah onu tasarrufuna almıştı sevgili
kardeşlerim. çünkü devrin imamlarını Allah seçer.

Yunus Emre Hazretleri Rabbine her sözünde “Dost” derdi. Çünkü o, Allah’ın velîsi, Allah’a yakın olan bir dostu idi. Der ki:

Ben Dost ile dost olayım, canımı feda kılayım.

Ölmezden öndün öleyim, dünya bâki kalmaz bana.



Terkeyledim kamu (bütün) işi, Hak yoluna kodum (koydum) başı.

Dost yüzünü göriceğiz, sabr ü karar olmaz bana (yani artık sabır kalmadı bende).



Ey biçare Yunus senin, aşk oduna (aşk ateşinde) yandı canın.

Yanuben (yana yana) Dost’a giderim, perde hicab olmaz bana.



Ol Dost bize gelmez ise, Ben Dost’a geru varayın (ben Dost’a geri gideyim).

Çekeyim cevr ü cefayı (eziyet ve çileyi).

Dost yüzün (Cemâlini, Vechi’ni) görüvereyin. (Vehbi Vakkasoğlu, YUNUS EMRE)
Evet, öyleyse sevgili kardeşlerim! O âşık Yunus maksadına ulaşmış
mıydı? Var mıyız bunun cevabını gene onun kendi sözleriyle verelim.
Şöyle buyuruyor:

“Ey âşıklar, ey âşıklar, aşk mezheb ü dîndar bana,

Gördü gözüm Dost yüzünü, kamu yas (bütün dertler) düğündür bana.” (Vehbi Vakkasoğlu, YUNUS EMRE)



Hergiz gitmez gönülden hiç eksik olmaz dilden, Çalab (Allah) kendü nûrını gözüme tuş eyledi (yani Asla gitmez gönlümden, adı hiç eksik olmaz dilimden, Allah kendi nurunu kalp gözüme aksettirdi)



Can gözi anı gördi dil andan haber virdi, Can içinde oturdı gönlümi arş eyledi. (yani Kalp gözüm O’nu gördü, dilim O’ndan haber verdi, kalbime taht kurdu, gönlüme yerleşti)



Yûnus imdi avınur dostu gördi sevinür(yani Yunus şimdi avunmakta, Dostunun Allah’ın yüzünü gördü diye sevinmekte) (YUNUS EMRE DİVANI, Ragıb Güzel)



Yine seyr eyledi gönlüm, Dostun cemâlin arzular

Hicre katlanmaz gönül, Dostun cemâlin arzular (yani
Dostun Cemâl’ini arzulayan gönlüm yine O’nu seyretti. Gönül O’ndan uzak
kalmaya katlanmaz, Dostun Cemâl’ini görmeyi hep arzular)



Her kim uğrarsa bu derde, bulur himmeti erde

Açılıvericek perde, Dostun cemâlin arzular (yani her
kim bu derde tutulmuşsa, yardımı ancak Allah’a ermiş kimseden bulur, o
zaman Yüce Dost’un Cemâl’ini arzulayana bir gün perde açılıverir)



Kim ki gerçek mürid ola, bil bağlayup gelsün yola

Şol yürekdeler derd ola, Dostun cemâlin arzular (yani
gerçek eri yani kâmil mürşidi bulup da kim ona mürid olursa, ona bel
bağlayıp, onun rehberliği ile yola çıkmalı, Allah’ın Cemâl’ini
arzulamalı, şu yüreğini delen dert; Allah’ın Cemâl’ine kavuşmak olmalı)
(YUNUS EMRE DİVANI, Ragıb Güzel)
Sevgili kardeşlerim! Gerçekten Rabbine ulaşmayı dileyen kişi, mutlaka
kendisini Allah’a götürecek bir öndere, mürşide ulaşması ve tâbî olması
gerekiyor ki, neden gerekiyor? Çünkü Allah farz kılmıştır. Olmazsa
olmaz şartı. Böylece mürşidin kılavuzluğu altında ve ondan aldığı feyzle
nefsini tezkiye ederek Allah’a ulaşabilsin, Allah’a erebilsin, Allah’A
dost olsun. İşte kişiyi Allah’a götüren, Yunus’u aşka, yanmaya götüren;
Mevlâna’yı Mevlâna, Üveys’i Üveys yapan Peygamberimiz Muhammed (S.A.V)
Efendimize ve mürşidimize duyulan sevgidir. Ancak şu dünya hayatını
yaşarken: Allah’ım! Senin dostların gibi, Yunus Emren gibi ben de ruhumu
Sana ulaştırmayı diliyorum. Senin dostun olmak istiyorum” diye
kalbinden sadece bir dilek. İşte kişiyi Allah’a dost yapıyor.

Sevgili kardeşlerim! Mürşid sevgisini kişinin kalbine veren,
Allah’tır ve bu sevgi Allah’tan gelen Rahmânî bir sevgidir. Gerçekten
Rabbine ve Peygamberimiz Muhammed (S.A.V)’e âşık olmayı isteyen kişi, şu
dünya hayatını yaşarken, ölmeden önce Rabbine ulaşmayı dilemesi lâzım.
Allah’a yol almayı dileyen kişinin mürşidine tâbî olması gerekiyor ki;
onun vesilesiyle hem Rabbine hem de Peygamberimize gidebilsin.,
Peygamberimize ümmet olabilsin. Bakın, Yunus Emre Hazretleri mürşide
tâbiiyetin farz olduğunu, bir kez daha bizlere açık olarak beyan ediyor
ve diyor ki:

Gel ey kardaş Hakk’ı bulayım dersen,

Bir kâmil mürşide varmazsan olmaz!

Resûl’ün Cemâlin göreyim dersen,

Bir kâmil mürşide varmasan olmaz!



Niceler gitti mürşid arayı,

Arayanlar buldu devayı,

Bir kez okur isen aktan karayı,

Bir kâmil mürşide varmasan olmaz!



Kadılar müftüler cümle geldiler.

Kitapların hep bir yere koydular.

“Sen bu ilmi kimden aldın.” dediler.

Bir kâmil mürşide varmasan olmaz.



Yunus Emre, bunda mânâ var, dedi

Bir kâmil mürşide sen de var şimdi.

Mürşid eteğinden tut, yalvar, dedi.

Bir kâmil mürşide varmasan olmaz.
Sevgili kardeşlerim! İşte gene yaklaşık olarak, Yunus Emre ve Mevlâna
Hazretleri’nin yaşadığı Moğol istilası zamanında yaşamış olan büyük bir
Allah dostu ve üveysî olarak bilinen Necmeddin Kübra Hazretleri, mürşid
hakkında şunları açıklıyor:



-Allah’a ulaşmak, O’nun emirleri doğrusunda yürümekle olur.

-Salikin (yani Allah’a ulaşmak üzere seyri sülûku gerçekleştiren, tarikat üzere olan müridin) isimlerin delâleti yoluyla vuslata ermesi (Allah’a ulaşması) için KÂMİL MÜRŞİDE İHTİYACI VARDIR.



-Salikte istidat (kabiliyet) ve ehil mürşid olursa, kısa sürede Allah’a vasıl olur.



-Salikin (yani ruhu Allah’a ulaşmak üzere yolculuk yapan ve buna paralel nefsini tezkiye eden müridin) seyri sülûku iki temele dayanır:

1- Salik, mürşidine canıyla malıyla hizmet etmelidir.

2-Salik, beklediği sonucu alabilmek için öz canını mürşide adamalıdır.



-Nasıl dürüst bir namaz için abdest veya gerektiğinde güsul lâzımsa, Yüce Allah’a vasıl içinde manevî temizlik lâzım. Bu temizlik, velâyet suyu ile (yani velî mürşidin elinden rahmet suyunu içerek yani onun vesilesiyle kalbin nurlar ile temizlenmesiyle)
yapılır. Çünkü velînin (velî mürşidin) feyzi ile saliki terbiye etmesi,
ona hakikat ilmini kazandırır ve beşeriyet kirlerinden arınmasını
sağlar.




-Salikin bütün nefs hastalıklarından kurtulması için bir Allah dostunun rehberliğine ve himmetine ihtiyacı vardır. (Tasavvufta On Temel Esas)


Görüldüğü gibi sevgili kardeşlerim! Her şey açık olarak ortada değil
mi? Onlar Hak yolunda Kur’ân-ı Kerim’i yaşamışlardı ve sadece Allah’tan
konuşur ve Allah’tan söylerlerdi. Çünkü onlar, Abdulkâdir Geylânî
Hazretleri veya Necmeddin Kübra Hazretleri, Eşref Rumî Hazretleri ve
onlar gibi büyük Allah dostları tasavvufu yaşamış, yıllarca çabalayarak
kemale ermiş olan, Allah’ın vazifeli kıldığı kâmil mürşidlerdi ve birçok
Allah dostları onların vesilesi ile nefslerini terbiye etmişler,
Allah’a ulaşmışlardı. Abdulkadir Geylanî hazretleri hidayete erdiren
devrin imamıydı. Mürşidler, Allah’a ulaştırmaya vesiledirler. Bir
keresinde kadının biri, bir gün Abdulkadir Geylânî Hazretleri’nin
dergâhına gelerek, elinden tutmakta olduğu oğlunu şeyhe takdim etti ve:



“Ey gönüller sultanı! Bu yavru sizin aşkınız ile
yanıp tutuşmakta. Kalbini ve gönlünü tamamen size bağlamış durumda. Ne
olur, himmet buyurunuz da, bunu kendi terbiyeniz altına alınız. Hakk
rızası için kabul buyurun, kemal
âtınızdan o da istifade etsin.” dedi.



Gavs-ı Azam, çocuğun terbiye edilmesini üzerine alarak, ona hitaben:



“Ey evlâdım! Bu yolda yürümek istiyorsan, önce nefsinle
mücâdele edeceksin. Eğer arzunda samimi isen hemen cihad kılıcını çek ve
nefsinle cenk etmeye başla! Hiç durmaksızın Cenab-ı Hakk’ın zikri ile meşgul ol!” buyurdu.
İSTANBUL VE ANADOLU EVLİYALARI
Bütün âşıkları Allah’a, aşka, hayranlığa ulaştıran tek kapı, mürşit
kapısıdır. Şâh-ı Nakşibend Muhammed Behaeüddin Hazretleri diyor ki:

-Bizler, Maksûd’a erişmeye vasıtayız. Cânânı dileyen kapımıza gelsin… Gelsin de aşk ne imiş görsün! İSTANBUL ve ANADOLU EVLİYA LARI
Çünkü sevgili kardeşlerim! Allah’ın vazifeli kıldığı mürşidler
insanlara Allah’ı sevdirmek, Allah’a yaklaştırmak için görevlidirler.
Eşref Rumî Hazretleri de şöyle buyuruyor:



“Hak yoluna sülûk etmek isteyen kimseye ilk önce ŞEYH-İ KÂMİL gerektir. İnsana Allahû Tealâ’yı ancak kâmil bir mürşid sevdirebilir.

Allahû Tealâ’yı sevmeyen, O’na talip olmaz. Mürşid-i kâmil o kimsedir ki, istek husûle getire yani Hak Tealâ’yı insana sevdire.” TAM MÜZEKKİN NÜFUS

Demek ki insana mutlaka bir mürşid ve sevindirici lâzım imiş.
Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir hadîsinde, insana mutlak olarak bir
mürşidin gerektiğini ifade ederek buyururlar: “İnsanlar uykudadır.
Onlara bir uyarıcı gerektir.”
TAM MÜZEKKİN NÜFUS
Sevgili kardeşlerim! Gerçekten de Eşref Rumî Hazretleri’nin söylediği
gibi: Allahû Tealâ’yı sevmeyen, O’na talip olmaz. Ancak seven Rabbini
ister, O’na ermeyi, O’na ulaşmayı diler ve O’na dost olur.



Allah tarafından irşadla vazifeli mürşidler, insanların Allah’a ulaşmaları ve hidayete ermeleri için vesiledirler. Ama tabii ki sadece gerçekten isteyenlere, sadece gerçek taliplere Rabbimiz hidayet verir.
Çünkü sadece Allah’ı isteyenler, şu dünya hayatında ruhlarının Allah’a
ulaşmasını dileyenlerdir. İşte o zaman Allah o kalbindeki dileği görür,
işitir ve bilir ve kişiyi mürşidine ulaştırır. Gene Eşref Rumî
Hazretleri’nin söylediği gibi:



“Şeyhler, yeryüzünde Hak Tealâ’nın askerleridirler. Onların vasıtasıyla Hak Tealâ, gerçek müridleri irşad eder. Şeyhler sebebiyle Hakk Tealâ, gerçek tâliplere hidayet verir. TAM MÜZEKKİN NÜFUS


İşte sevgili kardeşlerim! Şura Suresinin 13. Âyetinde: Allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır.diye
buyurulduğu gibi Allahû Tealâ’nın kendilerine hidayet verecek olduğu,
gerçek talipler, bu âyete göre Allah’a yönelerek Allah’a ulaşmayı
dileyen ve Allah’ın Kendisine ulaştırarak hidayete erdirecek olduğu
kişilerdir.

Sevgili kardeşlerim! Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve şükürler olsun ki;
hidayet güneşi olan, devrin imamı olan Mehdi (A.S) Hakk’tan alır biz
kardeşlere verir ve bütün insanlığa da gece gündüz demeden, Allahû
Tealâ’dan aldığı gibi hakikatleri haykırır ve haykırıyor, sevgili
kardeşlerim.

Sevgili kardeşlerim! Yunus Emre’mizi Efendimizin himmetiyle anlatmaya
gayret ettik. Fakat şu gerçek ki; Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve
şükrolsun ki; Mehdi (A.S) bize, başta Peygamberimiz Muhammed (S.A.V) ve
sahâbeyi ve devrin imamlarını sevmeyi ve onların yaşamış oldukları
gerçek İslâm’ı bize öğretti. Devrin imamı olan Mehdi (A.S), hem yaşıyor,
hem de yaşatıyor. Dileriz ki; şu dünya hayatında kardeşlerimizin de
mutlu olduğu gibi henüz daha Allah’a ulaşmayı dilememiş olan bütün
insanların da şu dünya hayatında Allah’a ulaşmalarını ve Allah’a
ulaşmayı dilemelerini yine Yüce Rabbimden dileyerek sohbetimi burada
tamamlamak istiyorum. Kardeşlerim! sizleri çok ama çok seviyorum. Allah
hepinizden razı olsun. El Fatiha ma es Salâvât


Sadıkun K. Mevlûd
ferdi7o
ferdi7o
Admin Webmaster

Брой мнения : 139
Join date : 07.07.2011
Age : 33

Върнете се в началото Go down

Върнете се в началото

- Similar topics

 
Права за този форум:
Не Можете да отговаряте на темите