HIDAYET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Търсене
 
 

Display results as :
 


Rechercher Advanced Search

Keywords

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
MUHAMMED SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
MUHAMMED SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
MUHAMMED SURESI EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
MUHAMMED SURESI EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
MUHAMMED SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
MUHAMMED SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
MUHAMMED SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
MUHAMMED SURESI EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
MUHAMMED SURESI EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Май 2024
ПонВтоСряЧетПетСъбНед
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Календар Календар

free forum

Dostuz bizi bulun
www.dostuz.bulboard.com

MUHAMMED SURESI

Go down

MUHAMMED SURESI Empty MUHAMMED SURESI

Писане by ferdi7o Сря Авг 10, 2011 12:11 am

MUHAMMED

Bismillâhirrahmânirrahîm
47/MUHAMMED-1: Ellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi edalle
a’mâlehum.
İnkâr edenlerin ve (insanları) Allah'ın yolundan
men edenlerin amellerini (Allah) boşa çıkardı.

47/MUHAMMED-2: Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve âmenû bi mâ nuzzile
alâ muhammedin ve huvel hakku min rabbihim keffere anhum seyyiâtihim ve asleha
bâlehum.
Âmenû olan ve salih amel (nefsi tezkiye edici
ameller) yapanların ve Hz. Muhammed (S.A.V)'e indirdiğimiz Şey'e (Kur'ân-ı
Kerim'e) ve O'nun Rab'lerinden bir hak olduğuna inananların günahlarını (Allah)
örttü ve onların hallerini ıslâh etti.

47/MUHAMMED-3: Zâlike bi ennellezîne keferûttebeûl bâtıle ve ennellezîne
âmenûttebeûl hakka min rabbihim, kezâlike yadribullâhu lin nâsi
emsâlehum.
Bunlar, kâfirlerin bâtıla tâbî olması ve âmenû
olanların, Rab'lerinden (inen) hakka tâbî olmaları sebebiyledir. Allah
insanlara, işte böyle kendi durumlarını misâl verir.

47/MUHAMMED-4: Fe izâ lekîtumullezîne keferû fe darber rikâb(rikâbi), hattâ
izâ eshantumûhum fe şuddûl vesâk(vesâka), fe immâ mennen ba’du ve immâ fidâen
hattâ tedaal harbu evzârehâ, zalik(zalike), ve lev yeşâullâhu lentasara minhum
ve lâkin li yebluve ba’dakum bi ba’d(ba’din), vellezîne kutilû fî sebîlillâhi fe
len yudille a’mâlehum.
Artık kâfirlerle karşılaştığınız
zaman onları güçsüz (zayıf) bırakıncaya kadar boyunlarını vurun. Bağlarını
kuvvetlendirin (esirleri sıkıca bağlayın). Nihayet savaşı, onun ağırlıklarını
(silâhlarını ve savaş levazımatını) bırakınca da onları, ister lütuf olarak
(bedelsiz) veya fidye alarak (bedel karşılığı) (bırakın). İşte böyle. Ve eğer
Allah dileseydi, elbette onlardan intikam alırdı. Ve lâkin (bu) sizin bir
kısmınızı, diğer bir kısımla imtihan etmek içindir. Ve onlar ki Allah yolunda
öldürülenlerdir, o taktirde onların amelleri boşa çıkarılmaz.

47/MUHAMMED-5: Seyehdîhim ve yuslihu bâlehum.
(Allah)
onları hidayete erdirecek ve onların hallerini ıslâh edecektir.

47/MUHAMMED-6: Ve yudhıluhumul cennete arrefehâ
lehum.
Ve onları, kendilerine tarif ettiği cennete dahil
edecektir.

47/MUHAMMED-7: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tensurûllâhe yensurkum ve yusebbit
akdâmekum.
Ey âmenû olanlar! Eğer siz Allah'a yardım
ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.

47/MUHAMMED-8: Vellezîne keferû fe tağsen lehumve edalle
a’mâlehum.
Ve onlar ki kâfirdirler. Artık onlar helâka
maruzdurlar. Ve onların amellerini (Allah) boşa çıkardı.

47/MUHAMMED-9: Zâlike bi ennehum kerihû mâ enzelallâhu fe ahbeta
a’mâlehum.
Bu, onların Allah'ın indirdiği şeyi kerih
görmeleri sebebiyledir. Böylece (Allah) onların amellerini boşa çıkardı.

47/MUHAMMED-10:
E fe lem yesîrû fîl ardı fe yenzurû
keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim, demmerallâhu aleyhim ve lil kâfirîne
emsâluhâ.
Onlar yeryüzünde dolaşmadılar mı? Onlardan
öncekilerin akıbeti nasıl oldu baksınlar! Allah onları dumura uğrattı (helâk
etti). Ve onun bir benzeri de kâfirler içindir.

47/MUHAMMED-11:
Zâlike bi ennallâhe mevlellezîne âmenû
ve ennel kâfirîne lâ mevlâ lehum.
Bu, Allah'ın âmenû
olanların dostu olması sebebiyledir. Ve kâfirlerin ise gerçek dostu (mevlâsı)
yoktur.

47/MUHAMMED-12:
İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve
amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), vellezîne keferû
yetemetteûne ve ye’kulûne kemâ te’kulul en’âmu ven nâru mesven
lehum.
Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı
dileyenleri) ve salih amel (nefs tezkiye edici ameller) yapanları, altından
nehirler akan cennetlere koyar. Ve onlar ki kâfirlerdir, (dünyada) metalanırlar
(faydalanırlar) ve hayvanların yediği gibi yerler. Ve ateş, onların
mekânıdır.

47/MUHAMMED-13:
Ve keeyyin min karyetin hiye eşeddu
kuvveten min karyetikelletî ahrecetke, ehleknâhum fe lâ nâsıra
lehum.
Nice beldeler, seni çıkardıkları ülkeden daha
kuvvetliydi (daha üstündü), onları helâk ettik. O zaman onlar için bir yardımcı
yoktu.

47/MUHAMMED-14:
E fe men kâne alâ beyyinetin min
rabbihî ke men zuyyine lehu sûu amelihî vettebeû
ehvâehum.
Öyleyse Rabbinden beyyine (delil) üzerinde olan
kişi, kötü ameli kendisine süslü gösterilen ve hevalarına tâbî olan kişiler gibi
midir?

47/MUHAMMED-15:
Meselul cennetilletî vuidel
muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min
lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin liş
şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min
kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû
mâen hamîmen fe kattaa em’âehum.
Takva sahiplerine
vaadedilen cennetin durumu şudur ki; içinde kokusu değişmeyen sudan nehirler,
tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet veren şaraptan nehirler ve saf
(süzülmüş) baldan nehirler bulunur. Onlar için orada her çeşit meyve bulunur ve
(onlar için) Rab'lerinden mağfiret vardır. (Bunların durumu), ateşte devamlı
kalacak olan ve hamîm (sıcak kaynar su) içirilen, bu sebeple bağırsakları
parçalanan kimsenin durumu gibi midir?

47/MUHAMMED-16:
Ve minhum men yestemiu ileyke, hattâ
izâ harecû min indike kâlû lillezîne ûtûl ilme mâzâ kâle ânifâ(ânifen),
ulâikellezîne tabaallâhu alâ kulûbihim vettebeû ehvâehum.
Ve
seni dinleyenlerden bir kısmı, senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim
verilenlere: “Biraz önce (O) ne dedi?” dediler. İşte onlar, Allah'ın, kalplerini
mühürledikleri kişilerdir ve onlar hevalarına tâbî olanlardır.

47/MUHAMMED-17:
Vellezînehtedev zâdehum huden ve âtâhum
takvâhum.
Ve onlar ki hidayete ermişlerdir, (Allah) onların
hidayetini artırdı ve onlara takvalarını verdi.

47/MUHAMMED-18:
Fe hel yenzurûne illes sâate en
te’tiyehum bagteh(bagteten), fe kad câe eşrâtuhâ, fe ennâ lehum izâ câethum
zikrâhum.
Öyleyse “o saatin” gelmesinden başka bir şey mi
bekliyorlar? Halbuki onun alâmetleri (işaretleri) gelmiştir. Fakat (o saat)
kendilerine geldiği zaman, onlara hatırlatmanın ne (faydası) olur ki?

47/MUHAMMED-19:
Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu
vestagfir li zenbike ve lil mu’minîne vel mu’minât(mû’minâti), vallâ hu ya’lemu
mutekallebekum ve mesvâkum.
Bu durumda Allah'tan başka İlâh
olmadığını bil ve kendi günahların için, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için
mağfiret dile. Ve Allah, sizin dönüşünüzü ve sizin yurdunuzu bilir.

47/MUHAMMED-20:
Ve yekûlullezîne âmenû lev lâ nuzzilet
sûreh(sûretun), fe izâ unzilet sûretun muhkemetun ve zukire fî hel kıtâlu
re’eytellezîne fî kulûbihim maradun yanzurûne ileyke nazaral magşiyyi aleyhi
minel mevt(mevti), fe evlâ lehum.
Ve âmenû olanlar:
“(Savaşı emreden) bir sure indirilmeli değil miydi?” derler. Sonra da muhkem
(hükmü açık ve kesin) bir sure indirilince ve onun içinde savaş zikrolunuyorsa
(bahsediliyorsa), kalplerinde hastalık olanların, üzerlerine ölüm hali çökmüş
gibi bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Oysa onlar için en iyi (en uygun)
olan odur ki…

47/MUHAMMED-21:
Tâatun ve kavlun ma’rûf(ma’rûfun), fe
izâ azemel emr(emru), fe lev sadekûllâhe le kâne hayran lehum.
İtaat ve maruf sözdür. Fakat bir işe azmedildiğinde o zaman
Allah'a sadık olsalardı, muhakkak ki onlar için daha hayırlı olurdu.

47/MUHAMMED-22:
Fe hel aseytum in tevelleytum en
tufsidû fîl ardı ve tukattıû erhâmekum.
Yeryüzünde fesat
çıkarmaya dönmeniz ve birbirinizi öldürmeniz mi, yoksa sizden beklenen bu mu
olmalıydı?

47/MUHAMMED-23:
Ulâikellezîne leanehumullâhu fe
esammehum ve a’mâ ebsârehum.
İşte onlar, Allah'ın
kendilerine lânet ettikleridir. Bu sebeple onların (nefslerinin) işitme
hassalarını sağır ve görme hassalarını kör yaptı.

47/MUHAMMED-24:
E fe lâ yetedebberûnel kur’âne em alâ
kulûbin akfâluhâ.
Hâlâ Kur'ân'ı tefekkür etmezler mi? Yoksa
kalpler üzerinde kilitleri mi var?

47/MUHAMMED-25:
İnnellezînerteddû alâ edbârihim min
ba’di mâ tebeyyene lehumul hudeş şeytânu sevvele lehum ve emlâ
lehum.
Muhakkak ki kendilerine hidayet tebeyyün ettikten
(açıkça belli olduktan) sonra arkalarına geri dönenleri şeytan (küfre)
ulaştırdı. Ve onları (kötü) emellere yöneltti.

47/MUHAMMED-26:
Zâlike bi ennehum kâlû lillezîne kerihû
mâ nezzelallâhu senutîukum fî ba’dil emr(emri), vallâhu ya’lemu
isrârehum.
İşte bu (düşmanların), Allah'ın indirdiği şeyi
kerih görenlere: “Size bazı işlerde itaat edeceğiz.” demeleri sebebiyledir. Ve
Allah, onların sırlarını bilir.

47/MUHAMMED-27:
Fe keyfe izâ teveffethumul melâiketu
yadribûne vucûhehum ve edbârehum.
Artık melekler onları
vefat ettirirken, onların yüzlerine ve arkalarına vuracakları zaman onların
halleri nasıl olacak?

47/MUHAMMED-28:
Zâlike bi ennehumuttebeû mâ eshatallâhe
ve kerihû rıdvânehu fe ahbeta a’mâlehum.
İşte bu, onların,
Allah'ı öfkelendiren şeylere tâbî olmaları ve O'nun (Allah'ın) rızasını kerih
görmeleri sebebiyledir. Böylece onların amellerini boşa çıkardı.

47/MUHAMMED-29:
Em hasibellezîne fî kulûbihim maradun
en len yuhricallâhu adgânehum.
Yoksa kalplerinde hastalık
olanlar, Allah'ın, onların (gizli) kinlerini asla ortaya çıkarmayacağını mı
zannettiler?

47/MUHAMMED-30:
Ve lev neşâu le ereynâkehum fe le
areftehum bi sîmâhum ve le ta’rifennehum fî lahnil kavl(kavli), vallahu ya’lemu
a’mâlekum.
Ve eğer biz dileseydik, onları sana mutlaka
gösterirdik. O zaman sen onları simalarından muhakkak tanırdın. Ve sen onları
mutlaka sözlerinin imasından da tanırsın. Ve Allah sizin amellerinizi
bilir.

47/MUHAMMED-31:
Ve le nebluvennekum hattâ na’lemel
mucâhidîne minkum ves sâbirîne ve nebluve ahbârekum.
Ve
sizin aranızdan mücahitler ve sabredenler Bize belli oluncaya kadar sizi mutlaka
imtihan ederiz. Ve haberlerinizi de imtihan edeceğiz.

47/MUHAMMED-32:
İnnellezîne keferû ve saddû an
sebîlillâhi ve şâkkûr resûle min ba’di mâ tebeyyene lehumul hudâ len
yedurrûllâhe şey’â(şey’en), ve seyuhbitu a’mâlehum.
Muhakkak
ki inkâr edenler, Allah'ın yolundan men edenler ve onlara hidayet açıkça belli
olduktan sonra resûle muhalefet edenler, onlar Allah'a hiçbir şeyle asla zarar
veremezler. Ve (Allah) onların amellerini heba edecek.

47/MUHAMMED-33:
Yâ eyyuhellezîne âmenû etîûllâhe ve
etîûr resûle ve lâ tubtılû a’mâlekum.
Ey âmenû olanlar
(Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Allah'a itaat edin. Ve resûle itaat edin. Ve
amellerinizi bâtıl etmeyin.

47/MUHAMMED-34:
İnnellezîne keferû ve saddû an
sebîlillâhi summe mâtû ve hum kuffârun fe len yagfirallâhu
lehum.
Muhakkak ki inkâr edenleri ve Allah'ın yolundan men
edenleri, sonra da kâfir olarak ölenleri artık Allah asla mağfiret etmez
(onların günahlarını sevaba çevirmez).

47/MUHAMMED-35:
Fe lâ tehinû ve ted’û iles selmi ve
entumul a’levne vallâhu meakum ve len yetirekum
a’mâlekum.
Siz üstün olduğunuza göre gevşemeyin ve (onları)
sulha davet etmeyin. Ve Allah sizinle beraber. Ve sizin amellerinizi asla
eksiltmez.

47/MUHAMMED-36:
İnnemel hayâtud dunyâ laibun ve
lehv(lehvun), ve in tu’minû ve tettekû yu’tikum ucûrekum ve lâ yes’elkum
emvâlekum.
Muhakkak ki dünya hayatı bir oyun ve eğlencedir.
Ve eğer âmenû olursanız ve takva sahibi olursanız (Allah'a ulaşmayı dilerseniz)
size ecirleriniz verilir. Ve sizden mallarınızı istemez.

47/MUHAMMED-37:
İn yes’elkumûhâ fe yuhfikum tebhalû ve
yuhric adgânekum.
Eğer sizden onu (mallarınızı) istese,
böylece ısrar etse, siz cimrilik edersiniz. Ve (bu) sizin hasetinizi açığa
çıkarır.

47/MUHAMMED-38:
Hâ entum hâulâi tud’avne li tunfikû fî
sebîlillâh(sebîlillâhi), fe minkum men yebhal(yebhalu), ve men yebhal fe innemâ
yebhalu an nefsih(nefsihî), vallâhul ganiyyu ve entumul fukarâu, ve in
tetevellev yestebdil kavmen gayrekum summe lâ yekûnû
emsâlekum.
İşte siz böylesiniz. Allah yolunda infâk etmeye
davet edilirsiniz, buna rağmen sizden bir kısmınız cimrilik yapar. Ve kim
cimrilik yaparsa o taktirde sadece kendi nefsi için cimrilik yapar. Ve Allah
Gani'dir (zengindir). Ve sizler fakirsiniz. Ve eğer siz (haktan) dönerseniz,
(sizi) sizden başka bir kavimle değiştirir. Sonra onlar sizin gibi (cimri)
olmazlar.
ferdi7o
ferdi7o
Admin Webmaster

Брой мнения : 139
Join date : 07.07.2011
Age : 33

Върнете се в началото Go down

Върнете се в началото

- Similar topics

 
Права за този форум:
Не Можете да отговаряте на темите