HIDAYET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Търсене
 
 

Display results as :
 


Rechercher Advanced Search

Keywords

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Май 2024
ПонВтоСряЧетПетСъбНед
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Календар Календар

free forum

Dostuz bizi bulun
www.dostuz.bulboard.com

MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ

Go down

MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ Empty MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ

Писане by ferdi7o Нед Авг 07, 2011 1:10 pm

MEHDİ (A.S)’IN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK GÖREVİ



Eûzubillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm


Sevgili kardeşlerim!
Bir cuma günün akşamında, Efendimizin himmetiyle gönül gönüleyiz. Her
zaman olduğu gibi, sevgili kardeşlerimle Allah’ın bir zikir sohbetinde
sevgili Efendimizin himmetiyle kardeşlerimle birarada olmak, gönül
gönüle olmak, Allahû Tealâ’nın bize bir lütfudur.Sevgili kardeşlerim!
Hepinizi çok ama çok seviyorum. Birlik, beraberlik ve kardeşlerik
sevgisi içinde hak ve hakikati Efendimizin himmetiyle bütün cihâna
sevgiyle haykıracağız ve haykırıyoruz, sevgili kardeşlerim.
İnşaallah Efendimizin himmetiyle bir önceki sohbetlerimde Mehdi
(A.S)’ın üç büyük görevinden 1. ve 2. vazifelerini izah etmeye
çalışmıştım.

İnşaallah Efendimizin himmetiyle bu cuma günün akşamında da
sohbetimizin konusu: “Mehdi (A.S)’ın üç büyük görevinden 3. Vazifesi”



İnşaallah sevgili kardeşlerim! Mehdi (A.S)’ın üçüncü vazifesine
geçmeden önce bir önceki sohbetlerimizde de açıkladığımız gibi, Mehdi
(A.S)’ın birinci vazifesi âyet-i kerimelerle delillere dayalı îmân hakikatlerini bütün dünyaya neşretmek, ikinci vazifesi
İslâm âlemi içindeki fırkaları birleştirerek dîne sonradan sokulan
bidatleri temizlemek ve İslâm’ın unutulan hakikatlerini yeniden hayata
getirmektir.

Sevgili kardeşlerim, fırkalar deyince aklımıza Peygamber Efendimiz,
Muhammed (S.A.V)’in Hadîs-i Şerif’leri geliyor. Bir kaynakta şöyle
buyuruluyor:

26- Taberanî, Avf bin Malik’ten Resûlullah
(s.a.a.)’ın şöyle buyurduğunu tahriç etmiştir: “Ey Avf, ümmet yetmiş üç
fırkaya bölündüğünde durumunuz nasıl olacak? Onların biri cennetlik,
geri kalanı ise cehennemliktir.” Sonra ahir zamanın fitnelerinden
bazılarını zikretti. Sonra da şöyle buyurdu:




“Sonra çok karanlık ve dehşetli bir fitne gelecek ve onu diğer fitneler izleyecek. Sonunda benim Ehl-i Beyt’imden Mehdi denilen biri çıkacak. EĞER ONU GÖRÜRSEN, ONA TÂBÎ OL Kİ, HİDAYETE ERENLERDEN OLASIN.” (el-Havî Li’l-Feteva, c.2, s.67; Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.5, s.404.)
İşte sevgili kardeşlerim, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ümmetinin 73
fırkaya bölüneceğini açıkladıktan sonra, Mehdi (A.S)’ın çıkacağını
söylüyor ve “O’nu görürsen O’na tâbî ol ki, hidayete erenlerden olasın” buyuruyor.
Öyleyse Mehdi (A.S) unutulan hidayeti yeniden hayata getirerek İslâm
âleminin içinde birliği sağlayacak ve fırkaları birleştirecektir.

Bütün sohbetlerimizde de ifade etmeye çalıştığımız gibi, gerçekten de ahir zamanda hidayeti bu kadar açık olarak anlatan sadece Mehdi (A.S)’dır
ve Mehdi (A.S), unutulan hidayeti bütün insanlığa duyuruyor. Çünkü
hidayet olmadan İslâm yaşanamaz ve İslâm Allah’a teslim olmak olduğuna
göre, İslâm’ı en üst boyutta yaşamak için, Allah’a ulaşmayı dileyerek
hidayet üzere olmak ve ruhu, fizik vücudu, nefsi ve iradeyi Allah’a
teslim etmek gereklidir.

Ne yazık ki sevgili kardeşlerim, zamanla ne olmuş? Bu hakikatler
unutulmuş. Şeytan aleyyi’lâne ne yapmış? Hedef emirleri ortadan
kaldırmış ve o kadar kurnaz ki sevgili kardeşlerim, insanlara hidayetin
asıl mânâsını, Allah’a ulaşmayı dilemeyi, mürşide tâbiiyeti ve ruhun,
fizik vücudun, nefsin ve iradenin Allah’a teslimini unutturmuş ve geriye
sadece İslâm’ın beş şartı kalmış.

İşte Allahû Tealâ bütün bu hakikatleri yani Peygamber Efendimiz
(S.A.V) ve sahâbesinin 14 asır önce yaşadıkları İslâm dînini, Kur’ân
hakikatlerini ve hidayeti açıklamak üzere Mehdi (A.S)’ı gönderiyor.
Fütuhat-ül Mekkiye“ isimli eserinde Muhyiddin Arabi Hz. Mehdi (A.S) için
şöyle buyurmaktadır:



“Mehdi, dîni Peygamberin (S.A.V) zamanında olduğu
gibi aynen tatbik edecek. Yeryüzünün mezhepleri kaldırılacak. Halis ve
hakiki dînden başka hiç mezhep kalmayacak.


Onun düşmanları içtihad âlimlerinin taklid edenleri olacak.
Çünkü onlar Mehdi’nin mezhep imamlarının tersine hükmettiğini
gördüklerinde bundan hoşlanmayacaklar, fakat karşı da gelemeyecekler..


Onun açık düşmanları fukaha (fıkıh âlimleri) olacak.
Çünkü halk arasında bir imtiyazları (değerleri) kalmayacak. Hatta ahkâm
hususunda ilimleri azalacak (yetkileri kalmayacak). Bu İMAMIN gelişiyle
âlimlerin hükümlerdeki anlaşmazlıkları da giderilecek.. Şayet elinde kılıç (ilim) olmasaydı onun ölümüne fetva verirlerdi.
(Kıyâmet Alametleri, 186-187)
İmâm-ı Rabbâni Hazretleri de bu konuda şöyle buyurur:

“Geleceği vaad edilen Mehdi dînin tervicini
(değerini artırmayı), sünnetin yeniden canlandırılmasını murad ettiği
zaman; bid’at ehl-i ile ameli adet edinen, hasene zannı ile dîni
karıştıran (
yani dînin aslında, özünde olmayan şeyleri, dînin emri olduğunu zanneden bazı insanlar) hayretle şöyle diyecektir: Bu kimse (yani Mehdi) dînimizi kaldırmak ve şeriatımızı izale (mahvetmek) istiyor.” Mektubât-i Rabbânî, 1/535
İşte sevgili kardeşlerim! Ahir zamandayız. Nasıl ki şeytan
aleyyil’lâne diğer kitap ehlindeki insanlara, Tevrat ve İncildeki
hakikatleri değiştirmeyi ve unutturmayı başarabilmiş. Fakat Kur’ân-ın
Arapça hiçbir harfini değiştiremeyen şeytan aleyyil’lâne ne yapmış?
İslâm âlemi içinde de Kur’ân-daki “hidayet, Sıratı Mustakîm” ve bunun
gibi birçok önemli kavramların asıl mânâlarını unutturmuş. İnşaallah
Mehdi (A.S)’ın ikinci vazifesinde bu kavramların asıl mânâlarını kısa ve
öz olarak âyet-i kerimelerle açıklamaya gayret etmiştik, sevgili
kardeşlerim. Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor:

2. (4139)- Ebu’d-Derdâ (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. Gözünü semaya dikti. Sonra: “Şu anlar, ilmin insanlardan kapıp kaçırıldığı anlardır. Öyle ki, bu hususta insanlar hiçbir şeye muktedir olamazlar!” buyurdular. Ziyad İbnu Lebîd el-Ensârî araya girip:



Bizler Kur’ân’ı okuyup dururken ilim bizlerden nasıl kapıp kaçırılır?
Vallahi biz onun hem okuyacağız, hem de çocuklarımıza, kadınlarımıza
okutacağız!” dedi. Resulullah da: ” ey Ziyad, ben seni Medine
fakihlerinden sayıyordum. (Bak) işte Tevrat ve İncil, yahudilerin ve
nasranilerin elinde, onların ne işine yarıyor (sanki onunla amel mi
ediyorlar)?” buyurdu.
[Tirmizî, İlm 5, (2655).] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 11/524-525.
Kardeşlerim! bu sohbetimizin konusu: “Mehdi (A.S)’ın üçüncü vazifesi” yani bütün dünyada dînleri birleştirmektir.

Said-i Nursî Hazretleri bu konuda, Hz. Mehdi (A.S)’ın üçüncü
vazifesini, yani dînlerin birleştirilmesinin îmân ehlinin yardımlarıyla,
İslâm âlemi arasındaki kurulacak olan dayanışmanın yani ulema
(âlimlerin) ve evliyanın, mürşidlerin ve Peygamberimiz (S.A.V)in
soyundan gelen seyyidlerin Mehdi aleyhiselam’a tâbî olarak, O’na yardım
edeceklerini ve ancak onların yardımı ve desteğiyle bu üçüncü görevin
tamama erdirileceğini bildiriyor.



Yani ikinci vazifesinde olduğu gibi, mutlaka âlem-i İslâm’ın içinde
fırkaları birleştirerek Müslümanlar arasında birlik sağlanılması, bütün
âlimler, seyyidler cemaati, mürşidler ve bütün cemaatler Hz. Mehdi’ye
tâbî olarak, O’na destek olması gerekiyor ki; ancak onların, maddi ve
manevî yardımlarıyla üçüncü vazife yani bütün dünyada dînlerin
birleştirilmesi gerçekleşebilsin, demek istiyor. Said-i Nursî Hazretleri
buyurur ki:

Üçüncü Vazifesi: İnkilabat-ı zamaniye ile (zamanın değişmesiyle) çok ahkam-ı Kur’âniyenin (Kur’ân hükümlerinin) zedelenmesiyle… O ZAT, bütün ehl-i imanın manevi yardımlarıyla ve ittihad-ı İslam’ın muavenetiyle (İslâm birliğinin yardımlaşmasıyla) Müslümanların dayanışmasıyla ve bütün ulema (âlimler) ve evliyanın ve bilhassa Al-i Beytin neslinden (Peygamberimiz (S.A.V)’in soyundan) her asırda kuvvetli ve kesretli (çok sayıda) bulunan milyonlar fedakar seyyidlerin (Peygamberimiz (S.A.V)’in soyundan gelenlerin) iltihaklarıyla (katılmasıyla) O VAZİFE-İ UZMAYI (o büyük görevi) YAPMAYA ÇALIŞIR . (Emirdağ Lahikası, sf. 232)
Bediüzzaman Hazretleri gene şöyle buyuruyor:

O ZATIN üçüncü vazifesi, Hilafet-i İslamiyeyi İttihad-i İslama bina ederek (İslâm halifeliğini İslâm birliğinin üzerine kurarak), İSEVÎ RUHANÎLERİYLE (Hıristiyan âlimleriyle) İTTİFAK EDİP (birleşip) DÎN-İ İSLÂMA (İslâm dînine) HİZMET ETMEKTİR. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakarlarla (milyonların fedakarane katılımıyla) tatbik edilebilir (yerine getirilebilir). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 11)
İnşaallah sevgili kardeşlerim, dînlerin birleştirilmesi için,
dünyanın birçok yerlerinde bulunan kardeşlerimiz, kilise, sinegogları
dolaşarak İslâm’ın 7 safha ve 4 tane tesliminin Tevrat’ta da, İncil’de
de ve Kur’ân-ı Kerim’de yer aldığını ve Hepsine İslâm’ın 7 safha ve 4
teslimini, kendi kitaplarından göstererek ispat ediyorlar.

Ve bu çalışmaların neticesinde bütün dünya, çeşitli dînlerin
olmadığını, sadece Hz. İbrâhîm’in hanif dîninin olduğunu, Musevi dîninin
de Hristiyan dîninin de İslâm dîninin de aslında birbirinden farklı
dînler olmadığını âyetlerle ispat ediyorlar.

Ve tabii ki sevgili kardeşlerim! Kardeşlerimizin bütün bu
çalışmalarının sonucunda ve İslâm âleminin içinde de birliğin sağlanarak
ve Hz. İsa (A.S)’ın da gelişiyle, bütün dünya aslında başka dînlerin
olmadığını ve Musa (A.S)’ında, Hazreti İsa A.S) ın ve Muhammed (S.A.V)
Efendimizin ve bütün peygamberlerin de aslında aynı dîni yaşadıklarını
ve bu dînin Hazreti İbrâhîm’in hanif dîni olan İslâm yani Allah’a teslim
olma dîni olduğunu, bu çalışmalar sonucunda öğreneceklerdir.

Bediüzzaman Hazretleri gene başka bir risalesinde, Hıristiyanlığın
bid’at ve hurafelerden sıyrılarak, temizleneceğini ve Hıristiyan
âleminin İslâmiyete dönüşerek Kur’ân’a tâbî olacaklarını ve İslâmiyetin
tâbî olunma makamında kalacağını ifade ederek İsevîlik ve İslâmiyet’in
birleşmesinin neticesinde, Hak dînin büyük bir kuvvet bulacağını,
dînsizlik akımına karşı galebe edip başarıya ulaşıldığı sırada Hz. İsa
(A.S)’ın geleceğini söylüyor. Said-i Nursî Hazretleri şöyle buyuruyor:

…halihazır Hıristiyanlık dîni o hakikate karşı
tasaffi edecek (arınacak, temizlenecek), hurafattan ve tahrifattan
(hurafeler ve bozulmalardan) sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek, mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâp edecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek (uyarak), o İsevîlik
şahs-ı mânevîsi tâbi (Kur’ân-a tâbî olacak)ve İslâmiyet metbû(tâbî
olunma) makamında kalacak, dîn-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir
kuvvet bulacaktır.




Dînsizlik cereyanına (akımına) karşı ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde (birleşme neticesinde) dînsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak
istidadında iken (dînsizlik akımına üstün gelip dağıtacak kabiliyetinde
iken), âlem-i semâvatta cism-i beşerîsiyle (gökler âleminde fizik
bedeni ile) bulunan şahs-ı İsâ
Aleyhisselâm, o dîn-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i
Sadık (Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir Kadîr-i Külli Şeyin vaadine
istinad ederek haber vermiştir.
Madem haber vermiş, haktır. Madem Kadîr-i Külli Şey vaad etmiş, elbette yapacaktır.
(Mektubat | On Beşinci Mektup | 60)
Sevgili kardeşlerim! İsa aleyhiselamın gelişi hakkında Nisa Suresinin
157, 158 ve 159. âyet-i kerimelerinde Hz. İsa (A.S)’ın ölmediği,
öldürülmediği; Allahû Tealâ’nın onu katına yükselttiği ve ölümünden
evvel mutlaka ehl-i Kitab’ın O’na îmân edeceği ifadesinden Hz. İsa’nın
tekrar yeryüzüne geleceğini ve Peygamberimiz (S.A.V)’in Hadîs-i
Şerif’lerine göre Mehdi (A.S) ile ittifak edeceğini ve daha önce
ölmediği ve sadece Allah’a yükseltildiği için kıyâmete yakın gerçekten
öleceği ve ölmeden önce kendisine bir çok kişilerin tâbî olacağı ifade
buyuruluyor:

4/NİSA–157: Ve şüphesiz
Allah’ın resûlü: “Meryem oğlu İsa Mesih’i biz öldürdük.” demelerinden
(bu sebeple onlara ceza verdik). Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Ama
onlar için benzeri vardı (onlara benzeri gösterildi). Şüphesiz onun
hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan dolayı kesin bir şüphe
içindedirler. Onların o hususta bilgileri yoktur. Sadece onlar, zanna
uyarlar. Kesinlikle onu öldürmediler.




4/NİSA–158,159: Hayır, Allah onu,
O’na (Kendisine) yükseltti. Ve Allah Azîz’dir, (üstündür, güçlüdür) ve
hikmet sahibidir. Ve kitap ehlinden ölmeden önce O’na inanmayacak kimse
yoktur. Kıyâmet günü, O da onlar üzerine şahit olacaktır.

Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri, Şualarda Peygamberimiz (S.A.V)’in
hadîslerine dayanarak Hz. İsa (A.S)’ın geleceğini, Hz. Mehdi (A.S) ile
mutlaka ittifak edeceklerini ve Kur’ân hakikatlerinin bütün dünyaya
hâkim olacağını ifade ederek Hz. Mehdi ve Hz. İsa’nın birlikte
çalışacaklarını söylüyor. Buyurur ki:

Hattâ, “Hz. İsa (A.S) gelir, Hz. Mehdiye namazda iktida eder, tâbi olur”
diye rivayeti, bu ittifaka (Hz. İsa ile Hz. Mehdi’nin birleşmesine,
birlikte çalışmasına) ve hakikat-i Kur’âniyenin metbuiyetine (Kur’ân
hakikatlerine tâbî olunmasına) ve hâkimiyetine işaret eder.
Şualar | Beşinci Şuâ | 507
Gene kaynaklarda buyururlur ki:

Hazret-i Mehdi, ahir zamanda dünyaya gelecektir. Resullulah Efendimiz (S.A.V)’in soyundan olacaktır. İsa (A.S)’la buluşacak, mezhepleri kaldıracak, yalnız onun mezhebi kalacak. (Saadeti Ebediye, s. 35)



Mehdi, dîni Peygamber (S.A.V)’in zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak. Yeryüzünden mezhepleri kaldıracak. Halis hakiki dînden başka hiçbir mezhep kalmayacak. (Kıyâmet Alametleri, sy. 186-187 Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci,)
Öyleyse kardeşlerim! Hz. İbrâhîm, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed
(S.A.V) ve bütün peygamberlerin yaşadığı tek dîn olan Îslâm dîni, Hz.
Mehdi (A.S) ve talebelerinin çalışmalarının neticesinde ve Hz. İsa
(A.S)’ın da gelişiyle bütün dünyada dînler birleşecektir. Tek dîn olan
Hz. İbrâhîm (A.S)’ın hanif dîni. Arapça adıyla İslâm, Allah’a teslim
olma dîni, hanif dîninde birleşecektir, sevgili kardeşlerim.

Böylece Hz. Mehdi (A.S) üç büyük vazifesini tamama erdirdiğinde hem
âlem-i İslâm’ın içinde birliği ve hem de bütün dünyada birliği
sağlayacak ve bütün dünyada sadece tek dîn yani İslâm’ın 7 safhası ve 4
tesliminden oluşan Hz. İbrâhîm’in Hanif dîni olan İslâm yani Allah’a
teslim olma dîni yaşanacaktır.

Sevgili kardeşlerim! Dînler deyince, aslında dînler yoktur ve
Hıristiyanlıkta, Yahudilik de sonradan çıkartılmıştır. Hakiki dîn, bütün
peygamberlerin yaşadığı sadece İslâm, Allah’a teslim olmaktır, Hazreti
İbrâhîm’in hanif dini. Allahû Tealâ Kur’ân-ın âyet-i kerimelerinde şöyle
buyuruyor:

3/AL-İ İMRAN–19:İnned dîne indâllâhil islâm(islâmu),
ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câehumulılmu bagyen
beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâb(hısâbı).


Allah katında dîn, hiç şüphesiz (sadece) İslâm’dır. O kitap verilen
kimseler, kendilerine ilim geldikten sonra sırf kendi aralarındaki
ihtiras yüzünden ihtilâfa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse
(bilsin ki;) Allah, SERİ’UL HİSAB’tır.



6 / EN’AM – 161: Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın
mustekîm (mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve
mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).


“Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sıratı Mustakîm’e, kıyâmete
kadar ayakta kalacak olan Hz. İbrâhîm’in milletinin dînine hidayet
etti.” de. Ve o, müşriklerden olmadı.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, demek ki Hazreti Muhammed (S.A.V ve
bütün peygamberler gibi Hazreti İsa (A.S) ve havarileri de aynı dîni
yaşadılar, Hazreti İbrahimin hanif dînini. İnşaallah sevgili
kardeşlerim, kısaca hazreti İsa (A.S) ile ilgili ayetlere baktığımızda,
Allahû Tealâ bu ayetlerde Hazreti İsa (A.S)ı anlattıktan sonra onunda ve
diğer peygamberlerin de yaşadıkları dinin, hazreti İbrâhîmin hanif dîni
yani Allah’a teslim olmak yani İslâm olduğunu ve başka dînlerin
olmadığını söylüyor. İsa (A.S) için ayetlerde şöyle buyuruyor:

3/ÂLİ İMRÂN-50: Ve musaddikan limâ beyne
yedeyye minet tevrâti ve li uhılle lekum ba’dallezî hurrime aleykum ve
ci’tukum bi âyetin min rabbikum fettekûllâhe ve etîûn(etîûni).


Ve önümde bulunan Tevrat’tan (olan âyetleri ) tasdik edici olarak, ve
de size haram kılınmış olan bazı şeyleri helâl kılmak için,
Rabbiniz’den size âyet getirdim. Allah’a karşı takva sahibi olunuz. Ve
bana itaat ediniz.



3 / AL-İ İMRAN – 51: İnnallâhe rabbî ve rabbikum fa’budûh(fa’budûhu), hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun).

Allah, hiç şüphesiz benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O halde (öyleyse) O’na kul olun. İşte bu SIRATI MUSTAKÎM’dir.



3 / AL-İ İMRAN – 52: Fe lemmâ
ehassa îsâ min humul kufre kâle men ensârî ilâllâh(ilâllâhi), kâlel
havâriyyûne nahnu ensârullâh(ensârullâhi), âmennâ billâh(billâhi),
veşhed bi ennâ muslimûn(muslimûne).


İsa onlardan inkâr hissedince: “Allah’a ulaştıran yolda yardımcılarım
kimlerdir?” dedi. Havariler de: “Allah’a (götüren yolda) yardımcılar
biziz. Allah’a îmân ettik, şahit ol ki; biz, hiç şüphesiz (O’na,
Allah’a) teslim olanlarız.” dediler.



3 / AL-İ İMRAN – 53: Rabbenâ âmennâ bi mâ enzelte vetteba’nâr resûle fektubnâ meaş şâhidîn(şâhidîne).

Rabbimiz, Senin indirdiğin şeye (İncil’e) inandık ve Resûl’üne tâbî olduk. Artık bizi şahit olanlarla birlikte yaz.



3 / AL-İ İMRAN – 57: Ve emmellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe yuveffîhim ucûrehum vallâhu lâ yuhibbuz zâlimîn(zâlimîne).

Ve o îmân edip ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) ameller işleyenlere
gelince; onların mükâfatları da kendilerine tastamam verilecektir.
Allah, zalimleri sevmez.



3/ÂLİ İMRÂN-58: Zâlike netlûhu aleyke minel âyâti vez zikril hakîm hakîmi).
Bu sana tilavet ettiklerimiz (anlattıklarımız), âyetlerden ve Hakîm olan (hüküm ve hikmet içeren) Zikir’dendir.



3/ÂLİ İMRÂN-59: İnne mesele îsâ indallâhi ke meseli âdem(âdeme), halakahu min turâbin summe kâle lehu kun fe yekûn(yekûnu).

Muhakkak ki Allah’ın indinde (nezdinde) Hz. Îsâ’nın durumu, Hz.
Âdem’in durumu (yaratılışı) gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona
“ol” dedi ( ve o oldu).

3/ÂLİ İMRÂN-62: İnne hâzâ le huvel kasasul hakk(hakku),
ve mâ min ilâhin illâllâh(illâllâhu), ve innellâhe le huvel azîzul
hakîm(hakîmu).


Muhakkak ki bu (Hz. Îsâ hakkında anlatılan), gerçekten “hak kısas”tır
(gerçektir). Ve Allah’tan başka bir ilâh yoktur. Ve muhakkak ki Allah,
gerçekten O Azîz’dir, Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).



3/ÂLİ İMRÂN-63: Fe in tevellev fe innallâhe alîmun bil mufsidîn(mufsidîne).
Buna rağmen dönerlerse, o zaman muhakkak ki Allah, fesat çıkaranları en iyi bilendir.



3 / AL-İ İMRAN – 64: Kul yâ
ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ
na’bude illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yettehize ba’dunâ
ba’den erbâben min dûnillâh(dûnillâhi), fe in tevellev fe kûlûşhedû bi
ennâ muslimûn(muslimûne).


De ki: “Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda musavi (eşit) olan bir
kelimeye gelin. (Şöyle ki); ancak Allah’a kul olalım. O’na hiçbir şeyi
ortak koşmayalım, bir kısmınız, bazılarını Allah’tan başka Rab’ler
edinmesinler.” Buna rağmen, eğer, yüz çevirirlerse, artık (şöyle) deyin:
“Şahit olun ki; hiç şüphesiz biz, Allah’a teslim olanlarız.”

3 / AL-İ İMRAN – 65: Yâ ehlel kitâbi lime tuhâccûne fî
ibrâhîme ve mâ unziletit tevrâtu vel incîlu illâ min ba’dih(ba’dihî), e
fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).


Ey kitap ehli! Hz. İbrâhîm hakkında niçin tartışıyorsunuz? Tevrat da,
İncil de ancak on (un zamanın) dan sonra indirildi. Hâlâ akıl etmiyor
musunuz?

3 / AL-İ İMRAN – 67: Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ
nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâ(muslimen), ve mâ kâne minel
muşrikîn(muşrikîne).


İbrâhîm ne yahudi, ne de hristiyandı. Lâkin o HANİF (yani Allah’ın
tekliğine, ona ölümden evvel ulaşmanın ve teslim olmanın farz olduğuna
inanan) olarak (Allah’a) teslim olmuştu. MÜŞRİKlerden de değildi.

3 / AL-İ İMRAN – 68: İnne evlen nâsi bi ibrâhîme
lellezînettebeûhu ve hâzan nebiyyu vellezîne âmenû vallâhu veliyyul
mu’minîn(mu’minîne).


Hiç şüphesiz İbrâhîm’e insanların en yakın olanları, elbette (onun
zamanında) kendisine tâbî olanlar ile bu Peygamber ve ÂMENÛ olanlardır.
Allah, mü’minlerin dostudur.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, dînler yoktur. Sadece tek bir dîn
vardır; o da, Hz. Nuh’un, Hz. İbrâhîm’in, Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın ve
Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’in yaşadığı Allah’a teslim olmak yani
İslâm olmak. Hazreti İbrâhîm’in hanif dînidir.

Biraz önce okuduğumuz Ali İmran 68’e baktığımızda bu ayette: İbrâhîm ne yahudi, ne de hristiyandı. Lâkin o HANİF olarak (Allah’a) teslim olmuştu. MÜŞRİKlerden de değildi. Hiç
şüphesiz İbrâhîm’e insanların en yakın olanları, elbette (onun
zamanında) kendisine tâbî olanlar ile bu Peygamber ve ÂMENÛ olanlardır.
vallâhu veliyyul mu’minîn(mu’minîne). Allah, mü’minlerin dostudur.” diye
buyurulduğu gibi, bu âyetlere dikkat ettiğimizde, Allahû Tealâ bu
âyetlerde Hazreti İbrâhîm (A.S)’ın hanif dîninin, Allah’ın bir dostu
olarak hak mü’min, âmenû ve Allah’a teslim olmak olduğunu açıklıyor.

Demek ki Allah’ın katında tek dîn olan hanif dîni yani İslâm dîni,
Allah’a ulaşmayı dileyerek Allah’ın bir dostu olmayı ve bir Allah dostu
olarak da 4 teslimi gerçekleştirmeyi içeriyor. Yüce Rabbimiz Nisa
Suresinin 125. Âyetinde şöyle buyuruyor:

4 / NİSA – 125: Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu
lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen),
vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen).


O kişiden, vechi (fizik vücudu) dînde daha ahsen kim vardır? O kişi
ki; vechini (fizik vücudunu) Allah’a teslim etmiş ve muhsinlerden
olmuştur ve hanif olarak Hz. İbrâhîm’in dînine tâbî olmuştur. Ve Allah,
Hz. İbrâhîm’i dost ittihaz etmiştir.

Sevgili kardeşlerim! Bilindiği gibi Hazreti İbrâhîm (A.S) halilullah’tır ve buradaki vettebea millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen),ve hanif olarak Hz. İbrâhîm’in dînine tâbî olmuştur.vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen).Ve Allah, Hz. İbrâhîm’i dost ittihaz etmiştir.”
ifadesine baktığımızda, hazreti İbrâhîm’in dînine tâbî olmak, mutlaka
Allah’ın bir dostu olarak, Allah’a teslim olmayı gerektiriyor. Ve
Kur’ân-a göre Allah’a ulaşmayı dilemek farzdır ve Allah’a ulaşmayı dileyen kişi, dilediği anda Allah’ın bir dostu, evliyasıdır. İslâm’ın birinci safhası ve İslâm’a atılan ilk adım.

2. safha: Mürşide tabiiyet.

3. safha: Ruhun Allah’a teslimi, ulaşması.

4. safha: Fizik vücudun teslimi

5. safha: Nefsin Allah’a teslimi

6. safha: İrşad olmak

7. safha: İradenin Allah’a teslimi.

Neticede kişi, İslâm’ın 7 safhasını yaşayarak 4 teslimle en üst makama ulaşıyor.

1. teslim: Ruhun teslimi.

2. teslim: Fizik vücudun teslimi

3. teslim: Nefsin teslimi

4. teslim: İradenin teslimi.

İşte sevgili kardeşlerim! Hazreti İbrâhîm’in hanif dîni, Allah’ın bir dostu olarak dört teslimle Allah’a teslim olmaktır.

Öyleyse, Nisa 125’de: vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen).ve Allah, Hz. İbrâhîm’i dost ittihaz etmiştir. ve Bakara 131’de: İz kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil âlemîn(âlemîne). Hani Rabbi ona (İbrahim (A.S)’a): “Teslim ol!” dediği zaman “Âlemlerin Rabbine teslim oldum.” dedi.” diye buyurulduğu gibi, Hazreti İbrâhîm (A.S) deyince akla ilk gelen nedir? Allah’ın dostu olmak ve Allah’a teslim olmaktır.

İşte Hazreti İbrahim’in hanif dîni budur, sevgili kardeşlerim ve Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle buyuruyor:



3 / AL-İ İMRAN – 95: Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).

De ki: “Allah doğru buyurdu. Öyle ise HANİF olarak İbrâhîm’in dînine tâbî olun. Ve (zaten o), müşriklerden değildi.”



16 / NAHL – 123: Summe evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).

Sonra da sana “hanif (tek Allah’a yönelen) olarak İbrâhîm (A.S)’ın dînine tâbî olmayı” vahyettik. Ve o, müşriklerden olmadı.

30 / RUM – 30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen),
fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li
halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ
ya’lemûn (ya’lemûne).


Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’ın
hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla)
yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyim olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.

30 / RUM – 31:Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).

O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi
olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden
olmayın.

30 / RUM – 32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).

(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve
grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.
Görüldüğü gibi sevgili kardeşlerim, bu âyetler açık olarak hanif
dîninin ezelden ebede kadar kayyum olan tek dîn olduğunu ve bu dîni
yaşamak için de mutlaka Allah’a yönelmemizin farz olduğu ve böylece
tevhidi oluşturarak kurtuluşa ulaşan tek bir fırkaya dahil olmamız
gerektiği açık olarak görülüyor. Kardeşlerim! Hanif yani İslâm dîni üç
asıldan oluşur:


  1. vahdet yani Allah’ın tek bir İlah olduğuna inanmak.
  2. tevhid, yani Allah’a ulaşmayı dileyerek tek bir fırkayı oluşturmak
  3. teslim yani ruhu, fizik vücudu, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmek.

Şura Suresinin 13. âyetine baktığımızda:

42/ŞURA-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ
bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ
ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel
muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).


“Dini ikame edin ve fırkalara ayrılmayın.” diye dîn olarak Nuh’a
vasiyet ettiğimizi, sana vahyettiğimizi, İbrâhîm’e, Musa’ya ve İsa’ya
vasiyet ettiğimizi, sizin için de (Allah) şeriat kıldı. Müşriklere,
kendilerini davet ettiğin şey (Allah’a ulaşmayı dilemek) ağır geldi. Allah, kimi dilerse onu Kendisine seçer ve Kendisine yöneleni, O’na (Kendisine) ulaştırır.
Sevgili kardeşlerim! Bu âyetin sonunda da görüldüğü gibi, Allah’ın
bütün peygamberlerine şeriat kıldığı ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in
davet ettiği Allah’ın dînini yaşamak, ancak Allah’a yönelmekle başlıyor.
Ve Allah ona yönelen kişileri mutlaka kendisine ulaştırarak hidayete
erdirecektir ve Enam Suresinin 71. âyetinde: kul inne hudallâhi huvel hudâ, ve umirnâ li nuslime li rabbil âlemîn(âlemîne).De ki: “Muhakkak ki; Allah’a ulaşmak, o, hidayettir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”diye buyurulduğu gibi üzerimize farz kılınmıştır.

Sevgili kardeşlerim! Sevgili Efendimizin himmetiyle açıklamaya gayret ettiğimiz gibi, Mehdi (A.S)’ın üç büyük görevinden BİRİNCİ BÜYÜK VAZİFESİ:
îmân hakikatlerini açıklamak, hidayeti açıklamak, Sıratı Mustakîmi
açıklamak, âlem-i İslâm’ın içinde inanç sahibi kişilerin, Allah’a
ulaşmayı dilemedikleri için dalâlette ve gizli şirkin içinde olduklarını
açıklıyor. Mehdi (A.S), hak ve hakikati Allahû Tealâ’dan aldığı gibi
bütün insanlığa açıklıyor, sevgili kardeşlerim. Âyet-i kerimelerle,
Hadîs- Şerif’lerle.

Sevgili kardeşlerim! Bir önceki devrin imamı Said-i Nursî
Hazretlerinden de, Mehdi (A.S)’ı müjdeleyerek, kaynaklarıyla Efendimizin
himmetiyle kardeşlerimizle birlikte açıklamaya gayret ediyoruz.

Mehdi (A.S)’ın üç büyük görevinden İKİNCİ VAZİFESİ: İslâm’a
sonradan girmiş olan bidatları ortadan kaldırarak bütün Müslümanların
arasında İslâm birliğini kurmak ve tevhidi sağlamaktır.

Mehdi (A.S)’ın üç büyük görevinden ÜÇÜNCÜ VAZİFESİ: dünya üzerinde dînleri birleştirmektir. Yüce Rabbimizin En’am Suresinin 161. âyetinde: Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm (mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen),“Muhakkak
ki; Rabbim, beni hanif olarak Sıratı Mustakîm’e, kıyâmete kadar ayakta
kalacak olan Hz. İbrâhîm’in milletinin dînine hidayet etti.” de.”
diye buyurduğu gibi ve Rum Suresinin 30. âyetine baktığımızda Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:



30 / RUM – 30: Fe ekim vecheke lid dîni
hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li
halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ
ya’lemûn (ya’lemûne).


Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’ın
hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla)
yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyim olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.
Sevgili kardeşlerim! Mehdi (A.S)’ın üç büyük görevinden üçüncü
vazifesi, dünya üzerinde dînleri birleştirmektir. Arapça adı İslâm olan
İbrâhîm (A.S)’ın hanif dîni. Tek bir noktada dînlerin birleşmesi.

Mehdi (A.S), Allahû Tealâ tarafından devrin imamı olarak görevlidir.
Mehdi (A.S), ahir zamanın hidayet güneşidir ve Peygamberimiz (S.A.V)’in
14. asır önce Hadîs-i Şerif’leriyle müjdelediği gibi ve bir önceki
devrin imamı Said-i Nursî Hazretleri ve daha önceki devrin imamlarının
da müjdelediği gibi Mehdi (A.S), bütün insanlığı ahir zamanda Allah’ın
bir ni’metidir.

Mehdi (A.S)’ın sohbetlerini dinlemek ve nereye davet ettiğine dikkat
etmek ve davete uyarsalar neler kazandıklarına bakmak. Eğer davete
uymazlarsa neler kaybettiklerine de bakılmalı sevgili kardeşlerim, öyle
değil mi? Mehdi (A.S), sadece Allah’a davet ediyor. Dünya ve ahiret
mutluluğuna ermeleri için, dünya hayatını yaşarken, ölmeden önce
ruhlarının Allah’a ulaşmasını Allah’tan dilemelerini ve hidayete
ermelerini, gece gündüz haykırıyor.

Sevgili kardeşlerim! Bütün insanlığın da kardeşlerimiz gibi hem
dünyalarının, hem ahiretlerinin sonsuz mutluluğa ermelerini ve onların
da şu dünya hayatını yaşarken ruhlarının Allah’a ulaşmasını dilemelerini
Yüce Rabbimden dileyerek, inşaallah Efendimizin himmetiyle sohbetimi
burada tamamlamak istiyorum, sevgili kardeşlerim. Hepinizi çok ama çok
seviyorum. Allah hepinizden razı olsun. (El Fatiha ma es Salâvât)



Bulgaristan YENI-CAG Dernegi
ferdi7o
ferdi7o
Admin Webmaster

Брой мнения : 139
Join date : 07.07.2011
Age : 33

Върнете се в началото Go down

Върнете се в началото

- Similar topics

 
Права за този форум:
Не Можете да отговаряте на темите