HIDAYET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Търсене
 
 

Display results as :
 


Rechercher Advanced Search

Keywords

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Май 2024
ПонВтоСряЧетПетСъбНед
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Календар Календар

free forum

Dostuz bizi bulun
www.dostuz.bulboard.com

“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif

Go down

“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif Empty “ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif

Писане by ferdi7o Пет Авг 05, 2011 10:22 pm

“ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” Hadîs-i Şerif



Eûzubillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın izniyle, Efendimizin
himmetiyle, Allah’ın bir zikir sohbetinde, yine bir cuma günün akşamında
birlikteyiz, gönül gönüleyiz. İnşaallah sevgili kardeşlerim, bu
sohbetime birçok insanın merakla üzerinde durduğu mütaşabih olan bir
Hadîs-i Şerif ile başlamak istiyorum. Ebu Davud ve Tirmizi’nin İbni
Mesut (R.A)’dan nakil ettiklerine göre, Allah’ın Resûl’ü (S.A.V) şöyle
buyurmuştur:




Dünyadan bir gece bile kalsa, Allah o geceyi uzatır ve Ehli Beyt’imden birisi gelerek dünyaya hakim olurdu. ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR.Daha önce yeryüzü nasıl zulümle dolduysa, o, onu adaletle dolduracaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 11)



“Dünyanın yıkılmasına birgün kalsa bile, Cenab-ı Hak o günü uzatır; Ehl-i Beytimden ismi ismime, babasının ismi babamın ismine uygun birini gönderir…” (Ebû Davud, Mehdi: 4; Tirmizî, Fiten: 43.)
İnşaallah sevgili kardeşlerim! Bu Hadîs-i Şerif’e dikkat edildiğinde
görülür ki bu Hadîs-i Şerif, müteşabih bir hadîsdir. Peygamber Efendimiz
(S.A.V)’in buradaki ifade buyurduğu “uygun, uyar”
kelimesi, Hz. Mehdi (A.S)’ın adının illâ Muhammed veya Ahmed olması ve
babasının adının da Abdullah olması mânâsına gelmemektedir.

Bu konuda Saidî Nursî Hazretlerinin de Risale-i Nur külliyatının
Tılsımlar, Mecmuasının 203 ve 204 numaralı sahifelerindeki
açıklamalarına göre bu Hadîs-i Şerifteki mânâyı gösteren uyma sözcüğü “tevafuk”
sözcüğü ile ifade edilmiştir; fakat “tetabuk” kelimesi
kullanılmamıştır. Bu Hadîs-i Şerife benzeyen birçok tercüme edilmiş
hadîsler de vardır, fakat bu Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in biraz önce
açıkladığımızbirbirine uyan, fakat birbirinin tıpatıp aynısı olmayan mânâsına gelen tevafuk kelimesinin mânÂsıyla açıklanmış olan “ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR hadîsi, yani bu uygun kelimesi ile açıklanmış Hadîs-i Şerif, en sağlam ve sahih olanıdır.

Bediüzzaman Hazretleri Şualarda, ahir zamanda vuku bulacak olaylarla
ilgili hadîslerin bir kısmının aynen müteşabih âyetler gibi ince ve
derin mânâları olduğu için, muhkem hadîsler gibi herkesin tefsir
edemediğini ve ince derin mânâlarını bilemediğini ve ancak kendilerine
göre bir yorum getirdiklerini söyler. Der ki:

…âhir zamanda vukua gelecek hâdisâta dair
hadîslerin bir kısmı, müteşabihat-ı Kur’âniye gibi, derin mânâları var.
Muhkemat gibi tefsir edilmez ve herkes bilemez. Belki tefsir (açıklama)
yerine tevil (yorum) ederler.
Şualar | Beşinci Şuâ | 497,798 (708)


İşte sevgili kardeşlerim, ne yazık ki bu Hadîs-i Şerifden de birçok
mevzu hadîsler meydana gelmiş ve sanki ahir zamanda gelecek olan Mehdi
(A.S)’ın adının Muhammed, Ahmed ve babasının adının da Abdullah olcakmış
gibi birçok yorum getirilmiş. Bediüzzaman Hazretleri bu konuda şöyle
buyuruyor:

Ve Âl-i Beyt’ten olduğuna göre ismi, ism-i Nebîye (A.S.M.) ve pederinin ismi, ism-i ebî Nebîye (A.S.M.) uya­caktır….



…Ayrıca yukarıdaki Hadîs-i Şerif te, Hazret-i Mehdi’nin ismi
Peygamberimiz (A.S.M.) ismine, babasının ismi de babasının ismine
uyacağı gayet yüksek bir belagatla ifade buyurulmuştur.




Yalnız dikkat etmek lâzımdır ki: Hadîs-i
şerifte bu mânâyı gösteren yani tevafuk uymak mâna­sını kelimesiyle
irad buyurulmuş olup, tetabuk kelimesi ihtiyar edilmemiştir.
Çünkü tetabuk kelimesiyle irad buyurulmuş olsaydı Hz. Mehdinin isminin aynen Muhammed veya Ahmed olması icab edecek o zaman itiraza mahal kalmayacaktı, herkes
tasdik edecekti. Halbuki böyle olsa yani hâdise-i istikbâliye bir
derece perdeli ve kapalı olmazsa teklif kalkar, ihtiyar kalkar. O zaman
bu dâr-ı dünyanın bir dâr-ı imtihan ve tecrübe olmasının mânâ ve hikmeti
kalmazdı.
(Tılsımlar Mecmuası 203-204)
İnşaallah bu hadîsdeki irad buyurulan TEVAFUK”
kelimesi lûgat mânâsıyla: Birbirine uygunluk olup fakat tıpatıp
birbirine uygun olmayan, tıpatıp birbirinin aynısı olmayandır, tıpa tıp
birine benzeyen anlamına gelmez.

“TETABUK”
kelimesinin lûgat mânâsı ise “biribirine aynen, tıpa tıp uymak,
demektir. Yani Hadîs-i Şerifte bu benzerlik tetabuk sözcüğü ile ifade
edilmiş olsaydı, Hz.Mehdi (A.S)’ın isminin aynen Muhammed veya Ahmed,
babasının isminin de Abdullah olması icap ederdi. Fakat Bediüzzaman
Hz.lerinin açıkladığına göre Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu benzerliği
tetabuk kelimesi ile değil, tevafuk kelimesi ile ifade etmiştir.

Yani bu hadîse göre Peygamber Efendimiz (S.A.V) adı adımın tıpatıp
aynısı dememiştir, uyar benzer, demiştir. Bu sebepten dolayı bu
hadîslerin sahih olanı “uyar” kelimesiyle tercüme edilen hadîsdir.

Sevgili kardeşlerim! Görüldüğü gibi Mehdi (A.S)’ı birçok
risalelerinde müjdeleyen Said-i Nursî Hazretleri, bu Tılsımlar
Mecmuasında daPeygamber Efendimiz (S.A.V)’in Mehdi
(A.S) için ifade buyurduğu bu Hadîsi Şerifin müteşabih bir hadîs
olduğunu ve Hazreti Muhammed (S.A.V)’in burada imtihan sırrıyla perdeli
ve kapalı bir anlatımı tercih ettiğini ve eğer ki geleceğe yönelik
hadîsler bir derece perdeli ve kapalı olmasaydı o zaman cüzzi iradeye
yüklenen seçim hakkı, imtihan ve tecrübenin bir mânÂsı kalmazdı,
buyuruyor. Yani her şey açık açığına söylenseydi o zaman da imtihan
devreden kalkardı.

Çünkü Saidi Nursî Hazretlerinin de söylediği gibi, imtihan dünyasındayız ve Mehdi (A.S) ahir zamanın en büyük imtihanıdır ve O’nunla ilgili birçok hadîslerde imtihan sırrıyla müteşabihtir.
Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’in gelecekle ilgili beyan ettiği
hadîslerin müteşabihat olarak vaz’edilmesi kadar doğal bir şey yoktur.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! İnşaallah Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in
inâyeti ve Efendi Hazretlerinin himmetiyle neden Hazreti Muhammed
(S.A.V) Efendimiz bu hadîsde Mehdi (A.S) için “adı adıma uyar” demiştir, bu konuyu inceleyelim.

Nasıl ki Hazreti Muhammed (S.A.V) Efendimiz Mehdi (A.S)’ı “Mehdi”
ünvanıyla müjdeleyerek burada onun kendisinin en üst seviyede hidayette
olup, insanları hidayete erdiren vasfın sahibi olduğu için lâkabına
işaret etmiştir ve gene aynı şekilde bu hadîsde de “adı adıma uyar” ifadesiyle “Muhammed” isminin mânâsı, övülmüş, medhedilmiş olduğu için ve “Ahmed”
ismi de; çok hamdeden ve övülmeye medhedilmeye lâyık olan mânasına
geldiği için, burada Mehdi (A.S)’ın namının övülmüş, medhedilmiş,
övülmeye medhedilmeye lâyık olan ve en üst seviyede hamd eden kişi
olacağına işaret etmiş ve imtihan sırrıyla müteşabih olarak böyle
perdeli ve kapalı bir anlatımı tercih etmiştir.

Gerçekten de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 27’de buyurduğu hadîsinde: “Devrinde yeryüzünün en hayırlısı kendisi olacaktır.ve geneKitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 58’de: Mehdi (zamanındaki) insanların en hayırlısıdır.diye buyurduğu gibi, Mehdi
(A.S) zamanında en üst seviyede hamd eden ve devrin en hayırlı kişisi,
zamanın imamı olduğu ve 14 asır önce Peygamber Efendimiz (S.A.V)
tarafından övülmüş ve bütün devirlerde beklenilmiş ve medhedilen büyük
bir kişiliğe sahip olduğu için, burada Peygamberimiz (S.A.V) “adı adıma uyar” ifadesiyle, onun namına işaret etmiştir.

Sevgili kardeşlerim! Nasıl ki Peygamber Efendimiz (S.A.V) İncil ve
Tevratta adı övülmüş ve ahir zamanın peygamberi olarak beklenmişti. Hz.
Mehdi (A.S) da aynı şekilde namı asırladır medhedilerek ahir zamanda
Peygamberimiz (S.A.V)’in varisi ve ehl-i beytinden olarak bütün âlem-i
İslâm’ın başına geçmesi beklenmiştir.

Ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in: ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR. Daha önce yeryüzü nasıl zulümle dolduysa, o, onu adaletle dolduracaktır.”diye
buyurduğu gibi, nasıl ki Peygamber Efendimiz (S.A.V) 14 asır önce zülum
ile dolu yeryüzünü adaletle doldurmuş ve onun zamanında asrı saadet
dönemi yaşanmıştı, aynı şekilde Mehdi (A.S)’da hidayetin ve Kurân
hakikatlerinin unutulduğu ahir zamanda, zülum ile dolu yeryüzünü
adaletle dolduracak ve inşaallah ikinci bir asrı saadet dönemi
yaşanacaktır.


V e işte bu sebepten dolayı, Hz. Mehdi (A.S)’ın namının asırlardır
övülmüş olması ve Muhammed ümmetinin en hayırlısı ve medhedilen,
beklenilen olması ve bütün dünyada sulh ve sükûnu sağlayarak ve
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i vekâleten bir devrin imamı olarak bütün
İslâm âleminin başına geçecek olması sebebiyle, Peygamber Efendimiz
(S.A.V) “adı benim adıma uyar” diyerek, burada onun namına işaret
etmiştir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) gene başka bir hadîsinde şöyle
buyuruyor:



“Ehli beytimden ismi ismime benzeyen bir kişi
Arapların başına geçip idarelerini eline alıncaya kadar dünyanın sonu
gelmeyecektir.”
(Ebû Dâvûd, Mehdi, 7) Sünnen-i Tirmizî: Bölüm 52 hadîs no:2230



“Ehli beytimden ismi ismime benzer bir kişi iş başına geçecektir.” Âsım diyor ki: Ebû Salih, Ebû Hüreyre’nin şöyle dediğini bize aktardı: “Dünyanın bir günlük ömrü kalmış olsa bile o kimsenin başa geçmesi için Allah o günü uzatır.” (Ebû Dâvûd, Mehdi: 7) Sünnen-i Tirmizî: hadîs no:2231
Ve ayrıca Bediüzzaman Hz. Emirdağ Lahikası 232’de: “İkinci
vazifesi: HİLAFET-İ MUHAMMEDİYE (a.s.m.) ÜNVANI İLE(Peygamberimiz
(S.A.V)’ in halifesi ünvanı ile) şeair-i İslâmiye’yi (İslâm ahlâkının
esaslarını) ihya etmektir (yeniden canlandırmaktır)”
diyerek,
Hz. Mehdi (A.S)’ın “Peygamberimiz (S.A.V)’in halifesi yani
Peygamberimizin vekili olarak bütün İslam âleminin başında bir imam,
yani halife vasfını taşıyacağını” bildirmesi, O’nun Peygamberimiz
(S.A.V)’in varisi, Allah’ın halifesi olarak başa geçeceğini ve O’na tâbî
olunacağını açık olarak göstermektedir.

Aynı şekilde Saidi Nursî Hazretleri, Hazreti Mehdi (A.S) için On Beşinci Mektup 60’da: ..EHL-İ VELÂYET (velî kulların) ve EHL-İ KEMÂLİN (kâmil mürşidlerin, kemâle ermiş kimselerin) BAŞINA GEÇECEK, Âl-i
Beytten Muhammed Mehdi (Hazreti Muhammed (S.A.V)’in Âl-i beytinden
Mehdi) isminde bir zât-ı nuranî, o Süfyanın şahs-ı mânevîsi olan
cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacaktır.”
diyerek,

ve geneMektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektup | 426’da: “HZ. MEHDİ BAŞINA GEÇİP, TARİK-İ HAK ( Hak yoluna, Allah’a ulaştıran hak yola) ve HAKİKATE sevk edecek…”
diyerek, Hazreti Mehdi (A.S)’ın Hz. Muhammed (S.A.V)’in varisi ve
devrin bir imamı olarak bütün ehl-i velâyet ve ehl-i kemalin ve bütün
müslümanların başına geçerek, bütün dünyadaki zülûmatı dağıtacağını ve
Allah’a ulaştıran hak yola ve hakikate sevkedeceğini bildiriyor, sevgili
kardeşlerim.

Aynı şekilde Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hadîs-i Şerif’lerinde şöyle buyuruyor:



Kıyâmetin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa Allah benim Ehl-i Beyt’imden bir zatı gönderecek yeryüzü zulümle dolduğu gibi, o yeryüzünü adaletle dolduracak. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)



İbn-i Cerir, Tehzib-il Asar’da şöyle tahric etti(ortaya koydu): Muhammed ümmetinin en hayırlısı ve sizin zorlukları gideren velîniz olan kimseye katılın… O Mehdi’dir. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57
Ve nasıl ki Hazreti Muhammed (S.A.V) Efendimiz birçok Hadîs-i
Şerif’lerinde Mehdi (A.S)’ı övmüş medhedmiş ve müjdelemiştir, aynı
şekilde Mehdi (A.S) Kur’ân-ın bazı âyetlerinde de müjdelenmiştir. Bunu
hepimiz biliyoruz, sevgili kardeşlerim. Ve bütün dünyaya haykırıyoruz.

Yüce Rabbimiz, Duhan Suresinin 10, 11,12,13 ve 14. âyetlerine göre Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e: “Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.”
diyerek kalp gözüne geleceği, kendisinden sonra yaşanacak ahir zamanı
gösteriyor. İşte sevgili kardeşlerim, nasıl ki Peygamber Efendimiz
(S.A.V) Allah’ın kendisine bildirdiği ve gösterdiği ahir zamandan bir
çok hadîslerle Hz. Mehdi’yi müjdelemiştir ve bütün zamanlara işaret eden
Kur’ân-ı Kerim’de de Allahû Tealâ, Mehdi (A.S)’ı açıklıyor ve
Peygamberimiz (S.A.V)’e bu âyet-i kerimede ahir zamandaki yaşanacak olan
geleceği ve Hz. Mehdi (A.S)’ı gösteriyor. Yüce Rabbimiz, Habibi
Muhammed (A.S)’a Kurân-ı Kerîm’de şöyle hitab ediyor.Eûzubillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm:

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).

Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.

44/DUHÂN-11: Yagşân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun).

(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.

44/DUHÂN-12: Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn (mû’minûne).

(onlar) Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.(derler)

44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).

Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.

44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).

Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.

Sevgili kardeşlerim! İnşaallah kısaca önemli bir konuya değinmek
istiyorum ki, ahir zamanda nebî ve resûl kavramları karıştırılmış ve
insanlar, her resûlün bir peygamber olduğunu iddia ediyorlar. Fakat her
zaman âyeti kerimelerle ispat etmeye çalıştığımız gibi Kurânda geçen her
resûl bir nebî yani bir peygamber değildir. Ahzap Suresinin 40. âyetine
göre Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz nebîlerin sonuncusudur ve O’ndan
sonra bir peygamber yani bir nebî gelmeyecektir. Fakat bu âyette,
resûllerin sonuncusudur demiyor, Yüce Rabbimiz.

33/AHZAB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin
min ricâlikum ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine) ve
kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).


Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.
Yüce Rabbimiz burada, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine)
nebîlerin sonuncusu, buyuruyor. Resûllerin sonuncusudur, demiyor,
sevgili kardeşlerim. Ve açık olarak görüldüğü gibi Duhan Suresinin 10,
11, 12, 13. ve 14. âyetlerindeki bu Resûl, Peygamber Efendimiz
(S.A.V)’den sonra gelecek olan ve peygamber olmayan bir resûl, bir elçi,
bir uyarıcıdır. Nebî (peygamber) olmayan bir velî resûldür. Devrin
imamıdır ve mehdi Resûl’dür.

Allahû Tealâ Duhan Suresinin bu âyetlerinde, çok açık bir şekilde
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hidayetin unutulduğu ahir zamanda biz
mü’minleriz diyen fakat gizli şirkin içinde olup gerçek mü’min olmayan
kişilerin üzerine bir resûlün yani Mehdi Resûlün geleceğini ve
insanların ondan yüz çevireceğini bildiriyor.

Ve gerçekten de âyette: “Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl
gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar. Ve
(O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler
ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.”
diye buyurulduğu gibi, Mehdi (A.S)’ı, 1996 senesinde komuoyunun önünde yalanladılar ve O’ndan yüz çevirdiler.

Bu sebepten dolayı sevgili kardeşlerim, birçok hadîslerinde Duhan
Suresinin 10. âyetine işaret ederek, Mehdi (A.S)’ın birçok fitnelerin
zuhur ettiği ahir zamanda çıkacağını ve gene bu âyetteki gibi ahir
zamandaki insanların O’ndan yüz çevireceğini kalp gözüyle geleceği
görerek bilen Peygamber Efendimiz (S.A.V), O’na (Mehdi Resûl’e) tâbî
olunması gerektiğini emretmiştir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) Duhan
Suresine işaret eden bazı Hadîs-i Şerif’lerinde şöyle buyuruyor:

Tozlu, dumanlı karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takib edecek, ta ki Ehli Beyt’imden kendisine Mehdi denilen bir zat çıkıncaya kadar. ŞAYET ONA YETİŞİRSEN ONA TÂBÎ OL VE HİDAYETE ERENLERDEN OL. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)

Bir gün Avf bin Malik’e Allah Resûlü “Çok karanlıklı ve
şiddetli bir kısım fitneler gelir. Derken fitneler birbirlerini takip
eder. O kadar ki bu Ehl-i
Beytimden Mehdi denilen bir zat çıkıncaya kadar devam eder. SEN ONA
ULAŞTIĞINDA TÂBÎ OL Kİ, HİDAYETTE OLANLARDAN OLASIN.”
buyurmuşlardı.
(Süyûtî, el-Havî, 2:67, 68; el-Burhan, v. 87a.)



„Siz o geleni görünce kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa (gidip) ONA BEY’AT EDİNİZ. ÇÜNKÜ O, ALLAH’IN HALİFESİ MEHDİ’DİR. (Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/348. hadîs no: 4084)
Çünkü O, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in 14 asır önce müjdelediği
Mehdi (A.S)‘dır. Ve O, Allah’ın Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e indirdiği
Kur’ân’ı açıklayan, insanları hidayete çağıran, bu zamanda Allah’ın
dînini temsil eden Devrin Halifesi, İmamı, Resûl’ü, elçisi, neziridir.
O’ndan yüz çeviren, Kur’ân’dan yüz çevirmiştir. Çünkü O, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bir vekilidir, vekâleten görevlidir. Bu sebepten dolayı kim O’na itaat eder, tâbî olur biat ederse, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olmuş gibidir. Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) gene başka bir hadîsinde şöyle buyurmuştur:



“Kıyâmete yakın zamanlarda… bazı kimseler çıkacak bunlar Kur’ân okuyacaklar fakat okudukları Kur’ân köprücük kemiklerinden aşağı geçmeyecektir.
İnsanların en hayırlısı olan Muhammed (s.a.v.)’in sözlerini
söyleyecekler fakat okun yaydan çıktığı gibi İslam dîninden
çıkacaklardır.”
(Dârimî, Fiten: 22) Sünnen-i Tirmizî: haids no: 2188 bölüm 24)
İşte sevgili kardeşlerim! Duhan Suresinde buyurulduğu gibi, ahir
zamanda hak mü’min olmanın gerçeklerinin unutulduğu ve insanların büyük
çoğunluğunun “elhamdülillah müminleriz” dedikleri halde fakat fitnede,
gizli şirkin içinde bulundukları ve Kur’ân okudukları halde, okudukları Kur’ân gırtlaklarından öteye geçmeyen
yani Kur’ânı okudukları halde, asıl hak mü’min olmanın hakikatlerinin
ve hidayetin unutulduğu gibi, fakat kendilerinin dîni yaşadıklarını
zanneden, fakat İslâm’ı, gerçek hakikatleri yaşamayan insanların
çoğunun fırkalara ayrıldıkları, ilmin ortadan kaldırıldığı, Kur’ân’ın
unutulduğu bu zamanda Furkan Suresinin 27. 28. 29. ve 30. âyetlerindeki
bildirilen, Kur’ân’ın terkedildiği bu ahir zamanda vazifeli Mehdi Resûl
diyor ki: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terketti).” İşte sevgili kardeşlerim! Yüce Rabbimiz gene Mehdi (A.S)’ın bu devrindeki insanlara hitab ettiği bu âyetlerde şöyle buyuruyor:



25/FURKÂN-27,28: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ
yedeyhi yekûlu yâ leytenîttehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen). Yâ
veyletâ leytenî lem ettehız fulânen halîlâ(halîlen).


Ve o gün, zalim ellerini ısırır: “Keşke resûlle beraber (Allah’a
giden) bir yol ittihaz etseydim.” der. Yazıklar olsun, keşke ben filanı
(o kişiyi) dost edinmeseydim.

25/FURKÂN-29: Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).

Andolsun ki; bana zikir (Kur’ân’daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve şeytan, insana yardımı engelleyendir.

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ(mehcûran).

Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terketti).” dedi.
Sevgili kardeşlerim! Her ne kadar Furkan Suresinin 30. âyetindeki bu
Resûl’ün, Peygamber Efendimiz (S.A.V) olduğunun kanaatine varsalarda, bu
Resûl’ün Peygamber Efendimiz (S.A.V) olması mümkün değildir, sevgili
kardeşlerim. Çünkü Al-i İmran Suresinin 119. âyetine göre O’nun
(Peygamberimiz (S.A.V)’in) döneminde Kur’ân bütün boyutlarıyla
yaşanmıştır. Başlarında O büyük Sultan, Nebîler Sultanı Muhammed
(S.A.V) olduğu için. Al-i İmran Suresinin 119. âyetinde buyurulur ki:

3/AL-İ İMRAN-119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi),

(Ey mü’minler)! Siz öyle kimselersiniz ki; onlar, sizi sevmedikleri halde siz, onları seversiniz ve siz Kitab’ın bütününe îmân edersiniz.
Sevgili kardeşlerim! Kur’ânın asıl hakikatlerinin unutularak,
Kur’ânın asıl gerçeklerinin terkedildiği, insanların Kur’ândan ayrıldığı
devir bu devirdir, ahir zamandır. Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz
(S.A.V)’in kalp gözüne nasıl ki, Duhan Suresine göre 14 asır sonra
olacak hakikatleri göstermişti, aynı şekilde hadîslerde bunu
ispatlamaktadırlar ve Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir gün otururken,
Rabbimiz kalp gözüne geleceği gösteriyor ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)
gözlerini semaya dikerek diyor ki:

2. (4139)- Ebu’d-Derdâ (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. Gözünü semaya dikti. Sonra: “Şu anlar, ilmin insanlardan kapıp kaçırıldığı anlardır. Öyle ki, bu hususta insanlar hiçbir şeye muktedir olamazlar!” buyurdular. Ziyad İbnu Lebîd el-Ensârî araya girip:



“Bizler Kur’ân’ı okuyup dururken ilim bizlerden nasıl kapıp
kaçırılır? Vallahi biz onun hem okuyacağız, hem de çocuklarımıza,
kadınlarımıza okutacağız!” dedi. Resulullah da:




“Ey Ziyad, ben seni Medine fakihlerinden sayıyordum. (Bak)
işte Tevrat ve İncil, yahudilerin ve nasranilerin elinde, onların ne
işine yarıyor (sanki onunla amel mi ediyorlar)?” buyurdu.
[Tirmizî, İlm 5, (2655).] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 11/524-525.
Görüldüğü gibi sevgili kardeşlerim, O zamanlar ilim insanlardan kapıp
kaçırılmamıştı. Çünkü başlarında Kâinatın Efendisi vardı ve ilim
bütünüyle yaşanmaktaydı. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu Hadîs-i Şerif’de
işte ilmin ortadan kaldırıldığı, insanların camilere gidip, Kur’ân
okudukları halde Kur’ân’ın ve ilmin unutulduğu, insanların fitnede,
gizli şirkin içinde oldukları bu zamana hitab etmektedir. Mehdi Resûl
gene Al-i İmran Suresinin 81. âyetinde de müjdelenmiştir:



3/AL-İ İMRAN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebîyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun
limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e
akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene
meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).


Hani o zaman ki; Allah, peygamberlerin (nebîlerin) MİSAK’ini (yeminini) almıştı: “Andolsun ki; size Kitap ve hikmet verdim, sizlerden sonra sizinle beraber bulunanı (Allah’ın sizlere verdiği kitapları) tasdik eden Resûl gelince,
O’na mutlaka îmân edecek ve O’na mutlaka yardım edeceksiniz. Bunu ikrar
ettiniz mi ve bu ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” “İkrar ettik.”
dediler. “Öyle ise şahit olun. Ben de sizinle beraber şahitlerdenim.”
Buyurdu.
İşte sevgili kardeşlerim! Bütün nebîlerin misakinin alındığı o
zamanda Ahzap-7’ye göre bu peygamberlerin içinde Muhammed S.A.V)’de
vardı ve Ahzap-7’de buyurulur ki:

33/AHZAB-7: Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan)

O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık.
Görüldüğü gibi Rabbimiz, Ali İmran-81’de içlerinde Hazreti Muhammed
(SA.V)’in de bulunduğu bütün nebîlerden misak alıyor ve onlardan sonra
bir Resûl’ün geleceğini bildiriyor ve Ahzap Suresinin 7. Âyetinde de, Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık.” Buyuruyor, Yüce Rabbimiz.

Al-i İmran Suresinin 81. âyetinde; nebî olmayan bir Resûl’ün geleceğini Yüce Rabbimiz müjdeliyor.Venasıl
ki duhan suresinin 13. ve 14. ‘âyetinde insanlar bu Resûlden yüz
çevirmişti aynı şekilde Al-i İmran 81. âyetin devamındaki Ali İmran
-82’de de bu Resûl’den yüz çevirlerden bahsediyor, Yüce Rabbimiz:

3/ÂLİ İMRÂN-82: Fe men tevellâ ba’de zâlike fe ulâike humul fâsikûn (fâsikûne).

Artık bundan sonra (Allah 81. âyetteki Resûl’den bahsettikten sonra),
kim yüz çevirirse (nebîlerden sonra gelecek olan bu Resûl’ü inkâr
ederse); işte onlar, onlar FASIK’lardır.


Ve birçok kaynaklarda da buyurulduğu gibi, Resulullah (S.A.V) her kim vaadedilen Mehdi’yi inkâr eder yalan sayarsa kâfir olur demiştir. (“El-Burhan fi Alamati Mehdiyyi Ahir zaman”, c. 2, s. 865-876)

Sevgili kardeşlerim! Görüldüğü gibi Mehdi (A.S) nasıl ki Hadîs-i
Şeriflerle müjdelenmiştir, aynı şekilde Kur’ân-ı Kerîm’de de
müjdelenmiştir.

Öyleyse Peygamber Efendimiz (S.A.V), Mehdi (A.S) için; “adı adıma uyar” diyerek ve O’na “mehdi” lâkabını
vererek, Mehdi (A.S)’ın kendisi tarafından müjdelenmiş ve övülmüş olup
ve her devirdede medhedilip beklenilenileceği için ve O’nun hidayete
erdiren vasfın sahibi ve kendisinin vekili olarak bütün dünyaya ahir
zamanda unutulan hidayeti ve Kur’ân hakikatlerini neşredeceği ve zülumla
dolu yeryüzüne adaleti sağlayacağı için burada “adı adıma uyar” diyerek onun namına ve lâkabına işaret etmiştir. Nasıl
ki O Mehdi (A.S) olarak müjdelenmiştir ve burada onun lâkabına işaret
edildiği gibi, aynı şekilde bu hadîsdeki; “adı adıma uyar” ifadesi de,
illede Mehdi (A.S)’ın adının Muhammed veya Ahmed olmasını gerektirmez
ve Peygamberimiz (S.A.V) bu hadîsdeki adı adıma uyar ifadesiyle “Muhammed ve Ahmed”
isminin mânâsı, övülmeye ve medhedilmeye lâyık olan, övülmüş,
medhedilmiş olduğu için, burada Mehdi (A.S)’ın namının övülüp
medhedileceğine işaret edilmiştir.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, neden Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu Hadîs-i Şerifin devamında da “babasının adı babamın adına uyar” demiştir, bu konuyu inşaallah Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in inâyeti ve Efendi Hazretlerinin himmetiyle incelemeye çalışalım.

Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) Hz. Mehdi’nin babasının adı babamın
adına uyacak dediği Hadîs-i Şeriflere Kur’ân-ı Kerim’de Hac Suresinin
78. âyet-i kerimesi açıklık getirmektedir:

22/HACC-78: Ve câhidû fillâhi hakka
cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min
harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul
muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve
tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû
billâh (billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men
nasîr(nasîru).


Ve Allah’da hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm (A.S)’ın dînidir.
O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah’a teslim olanlar) olarak
isimlendirdi. Bunda da (Kur’ân-ı Kerim’de de), resûl size şahit olsun ve
siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin
(kılın), zekâtı verin, Allah’a sarılın (Allah’ın Zat’ında yok olun). O,
sizin Mevlâ’nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı.
Aynı şekilde nasıl ki bu müteşabih hadîsdeki “uyar” kelimesi, Hazreti
Mehdi (A.S)’ın adının illede Muhammed veya Ahmed olduğunu göstermez,
aynı şekilde Hazreti Mehdi (A.S)’ın babasının adının da ille de Abdullah
olduğu mânâsına gelmez. Bu konu, iki ayrı mânâyı ifade etmektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in inâyeti ve Efendi Hazretlerinin
himmetiyle konuya birinci açıdan bakarsak, Hazreti Muhammed (S.A.V)
Efendimizin soyunun Hazreti İbrâhîm (A.S)’a kadar dayanması ve Mehdi
(A.S)’ın da Hazreti Muhammed (S.A.V)’in soyundan olup aynı şekilde O’nun
da soyunun Hazreti İbrahîme dayanmasına da işaret etmiştir. Yani “Nasıl
ki ben babamız Hazreti İbrahîm (A.S)’ın soyundanım, aynı şekilde Mehdi
(A.S)’da benim soyumdan olması sebebiyle Hazreti İbrahîmin soyundandır”,
mânâsını dile getirmek için, “babasının adı babamın adına benzer”, demiştir. Hadîsde babasının adı babamın adına uyar, benzer demiştir, fakat babamın adının aynısıdır, dememiştir.

Bu hadîsin ikinci açıdan ince manasına baktığımızda, üç büyük
vazifenin sahibi olan ve bütün dünyada dînlerin birleştirilmesini
sağlayacak olan Mehdi (A.S), şu an bütün dünya yüzüne babamız Hazreti
İbrâhîm’in hanif dînin bütün inceliklerini, aslında başka dînler
olmadığını ve Hazreti Nuh, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed (S.A.V)
Efendimizin ve bütün peygamberlerin aynı şekilde babamız İbrâhîm
(A.S)’ın hanif dinini yaşadıklarını açıklayan ve 14 asırdan bu yana
hiçbir müceddid ve devrin imamlarının henüz yerine getiremediği büyük
bir vazifeyle mücehhez kılınmış olan ve bütün dünyada dînleri
birleştirecek olan tek kişidir. O sevgili Efendimiz, Sultanımız, Mehdi
(A.S)’dır.

Bu sebepten dolayı Peygamber Efendimiz (S.A.V) burada Mehdi (A.S)’ın,
babamız Hz. İbrâhîm (A.S)’ın hanif dîninin temsilcisi olduğu ve aynı
şekilde asırlardan bu yana Hz. İbrâhîm’in hanif dîni yani İslâm dininin
ve fırkaların bütün dünyada Hz. Mehdi (A.S) tarafından birleştirileceği
sebebiyle, “babası babamın adına uyar” diyerek, manevî anlamdaki dîn babasının adına işaret etmiş ve müteşabih olarak böyle bir anlatımı tercih etmiştir:

3/ÂLİ İMRÂN-67: Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen
ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâ(muslimen), ve mâ kâne
minel muşrikîn(muşrikîne).

İbrâhîm ne yahudi, ne de hristiyandı. Lâkin o HANİF (Allah’ın tekliğine,
ona ölümden evvel ulaşmanın ve teslim olmanın farz olduğuna inanan)
olarak (Allah’a) teslim olmuştu. MÜŞRİKlerden de değildi.



6/EN’ÂM-161: Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın
mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve
mâ kâne minel muşrikîn (muşrikîne).


“Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sıratı Mustakîm’e, kıyâmete
kadar ayakta kalacak olan Hz. İbrâhîm’in milletinin dînine hidayet
etti.” de. Ve o, müşriklerden olmadı.

30 / RUM – 30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen),
fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li
halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ
ya’lemûn (ya’lemûne).

Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’ın
hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla)
yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyim olan (kaim
olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu
bilmez.

Mehdi (A.S) asırlardır unutulan babamız İbrâhîm (A.S)ın ezelden ebede
kadar yaşanacak ve tek dîn olan hanif dînini yani İslâm olma, Allah’a
teslim olma dînini aynı şekilde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in kendi
zamanında ayakta tuttuğu gibi, ahir zamanda da Peygamberimiz (S.A.V)’in
varisi olarak ayakta tutacağı ve dînleri birleştireceği için, Peygamber
Efendimiz (S.A.V) Hz. Mehdi’nin babamız İbrahîm (A.S)’ın ve İslâm dînini
temsil ettiğine işaret ederek böyle söylemiştir. Peygamber Efendimiz
(S.A.V) hadîslerinde şöyle buyuruyor:

“Mehdi bizdendir. (soyumuzdandır) ALLAH BU DÎNİ NASIL BİZİMLE BAŞLATMIŞSA, ONUNLA DA SONA ERDİRECEKTİR. Ve onlar bizimle nasıl şirkten kurtulmuşlarsa, onunla da fitneden kurtulacaklardır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 20)

Hz. Peygamber (S.A.V) en başta İslâm’ı nasıl ayakta tuttuysa, Hz. Mehdi de en sonunda aynı şekilde İslâm’ı ayakta tutacaktır. (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 27)



Ebu Said Hudri Resulullah’tan rivayet ediyor: ‘Mehdi’nin
izleyicileri ona sığınırlar, bal arılarının kraliçe arıya sığındıkları
gibi (onun yanında güven ve huzur bulurlar), o yeryüzünü adalet ve
dürüstlükle dolduracaktır.
Hatta müslümanlar İslâmı ilk devreleri gibi yaşarlar. (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 30)
Sevgili Kardeşlerim! Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve şükrolsun ki;
sevgili Efendimiz Mehdi (A.S), Allah’ın tasarrufunda ve Allah’ın emriyle
gerçek İslâm’ı bütün insanlığa gece gündüz demeden, Kur’ân
hakikatlerini haykırıyor.

Rabbimize sonsuz hamd ve şükrolsun ki, sevgili Efendimizin kalbinden
bütün kardeşlerimizle beraber, bizim kalbimize gelen Kurân
hakikatlerini, yine Efendimizin himmetiyle bütün cihâna, sevgili
Efendimizden bize nasıl sevgiyle geliyorsa, bizde sevgili Efendimizin o
sevgi çiçeklerini bize dağıttığı gibi, bizde kalbimizden sevgili
Efendimizden aldığımız gibi o sevgi çiçeklerini bütün insanlığa birlikte
dağıtıyoruz, sevgili kardeşlerim.

Bizler çok mutluyuz, çünkü sevgili Efendimiz Mehdi (A.S) başımızda.
Biz kardeşler olarak, bütün insanlığın da mutlu olmasını istiyoruz. Ve
bütün insanlığın da kardeşlerimiz gibi, onların da hem dünyalarının, hem
ahiretlerinin sonsuz mutluluğa ulaşması için ve onların da şu dünya
hayatını yaşarken, ölmeden önce ruhlarını Allah’a ulaştırmalarını Yüce
Rabbimden dileyerek, inşaallah, Efendimizin himmetiyle sohbetimi burada
tamamlıyorum. Sevgili kardeşlerim! Hepinizi çok ama çok seviyorum. Allah
hepinizden razı olsun. (El Fatiha ma es Salâvât)



Bulgaristan YENI-CAG Dernegi
ferdi7o
ferdi7o
Admin Webmaster

Брой мнения : 139
Join date : 07.07.2011
Age : 33

Върнете се в началото Go down

Върнете се в началото

- Similar topics

 
Права за този форум:
Не Можете да отговаряте на темите