HIDAYET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Търсене
 
 

Display results as :
 


Rechercher Advanced Search

Keywords

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
RÛM SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
RÛM SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
RÛM SURESI EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
RÛM SURESI EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
RÛM SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
RÛM SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
RÛM SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
RÛM SURESI EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
RÛM SURESI EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Май 2024
ПонВтоСряЧетПетСъбНед
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Календар Календар

free forum

Dostuz bizi bulun
www.dostuz.bulboard.com

RÛM SURESI

Go down

RÛM SURESI Empty RÛM SURESI

Писане by ferdi7o Вто Авг 02, 2011 9:16 am

RÛM

Bismillâhirrahmânirrahîm
30/RÛM-1: Elif lâm mîm.
Elif, Lâm, Mîm.

30/RÛM-2: Gulibetir rûm(rûmu).
Rumlar'a gâlip
gelindi (Rumlar mağlûp oldular).

30/RÛM-3: Fî ednel ardı ve hum min ba’di galebihim se
yaglibûn(yaglibûne).
Ve onlar, yakın bir yerde,
yenilmelerinden sonra gâlip gelecekler.

30/RÛM-4: Fî bıd’ı sinîn(sinîne), lillâhil emru min kablu ve min
ba’d(ba’du), ve yevme izin yefrahul
mu’minûn(mu’minûne).
Birkaç (3 ile 9) sene içinde. Bundan
önce de sonra da emir, Allah'ındır. O gün mü'minler, ferahlayacaklar
(sevinecekler).

30/RÛM-5: Bi nasrillâh(nasrillâhi), yansuru men yeşâ’(yeşâu), ve huvel
azîzur rahîm(rahîmu).
Allah'ın yardımı ile Allah, dilediğine
yardım eder. Ve O; Azîz'dir (yüce, üstün), Rahîm'dir (Rahîm esması ile tecelli
eden).

30/RÛM-6: Va’dallâh(va’dallâhi), lâ yuhlifullâhu va’dehu ve lâkinne
ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
(Bu), Allah'ın
vaadidir. Allah vaadinden dönmez. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.

30/RÛM-7: Ya’lemûne zâhiren minel hayâtid dunyâ, ve hum anil âhıreti
hum gâfilûn(gâfilûne).
Onlar, dünya hayatının zahirini
(görünen kısmını) bilirler. Ve onlar, ahiretten gâfil olanlardır.

30/RÛM-8: E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti
vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(musemmen) ve inne
kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le
kâfirûn(kâfirûne).
Onlar, kendi nefsleri hakkında tefekkür
etmiyorlar mı (düşünmüyorlar mı)? Allah gökleri ve yeri ve ikisinin arasındaki
şeyleri ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre ile yarattı. Ve muhakkak ki
insanların çoğu, Rab'lerine mülâki olmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a
ulaştırmayı) inkar edenlerdir.

30/RÛM-9: E ve lem yesîrû fîl ardı fe yenzurû keyfe kâne
âkıbetullezîne min kablihim, kânû eşedde minhum kuvveten, ve esârûl arda ve
amerûhâ eksera mimmâ amerûhâ ve câethum rusuluhum bil beyyinât(beyyinâti), fe mâ
kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum
yazlimûn(yazlimûne).
Onlar, yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki
onlardan öncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna baksınlar? Kuvvet bakımından
onlardan daha güçlüydüler ve yeri (toprağı) altüst etmişlerdi. Onların imar
ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Onların resûlleri onlara beyyinelerle
(ispat vasıtaları ve delillerle) gelmişti. Allah, onlara zulmetmiyordu ve lâkin
onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.

30/RÛM-10: Summe kâne âkıbetellezîne esâus sûâ en kezzebû bi âyâtillâhi
ve kânû bihâ yestehziûn(yestehziûne).
Sonra fenalık
yapanların akıbetleri, Allah'ın âyetlerini tekzip etmeleri (yalanlamaları) ve
onunla alay etmiş olmaları sebebiyle çok kötü oldu.

30/RÛM-11: Allâhu yebdeul halka summe yuîduhu summe ileyhi
turceûn(turceûne).
Allah, ilk olarak yaratmaya başlar sonra
onu geri çevirir (eski haline iade eder). Sonra O'na döndürülürsünüz.

30/RÛM-12: Ve yevme tekûmus sâatu yublisul
mucrimûn(mucrimûne).
Ve o saatin (kıyâmetin) vuku bulduğu
(koptuğu) gün, mücrimler cennetten ümitlerini keserler.

30/RÛM-13: Ve lem yekun lehum min şurekâihim şufeâû ve kânû bi
şurekâihim kâfirîn(kâfirîne).
Ve (şirk koştukları)
ortaklarından şefaatçileri olmaz. Ve (onlar o gün) ortaklarını inkâr
edenlerdir.

30/RÛM-14: Ve yevme tekûmus sâatu yevmeizin
yeteferrakûn(yeteferrakûne).
Ve o saatin vuku bulduğu
(kıyâmetin koptuğu) gün, izin günü onlar fırkalara ayrılırlar.

30/RÛM-15: Fe emmellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe hum fî ravdatin
yuhberun(yuhberune).
Fakat âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı
dileyenler) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar, onlar bahçelerde (ni'met
verilip) sevindirilirler.

30/RÛM-16: Ve emmellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ve likâil
âhıreti fe ulâike fîl azâbi muhdarûn(muhdarûne).
Ve onlar ki
(kâfirlerdir), âyetlerimizi inkâr ve tekzip ettiler (yalanladılar) ve ahirete
ulaşmayı (hayattayken ruhu Allah'a ulaştırmayı tekzip ettiler). İşte onlar, azap
içinde hazır bulundurulanlardır.

30/RÛM-17: Fe subhânallâhi hîne tumsûne ve hîne
tusbıhûn(tusbıhûne).
Öyleyse akşam ve sabah vaktinde Allah'ı
tesbih edin (münezzeh kılın)!

30/RÛM-18: Ve lehul hamdu fîs semâvâti vel ardı ve aşiyyen ve hîne
tuzhırûn(tuzhırûne).
Ve göklerde ve yerde hamd, O'na
mahsustur. İkindide ve öğle vaktinde (O'na hamdedin)!

30/RÛM-19: Yuhricul hayye minel meyyiti ve yuhricul meyyite minel hayyi
ve yuhyil arda ba’de mevtihâ, ve kezâlike
tuhrecûn(tuhrecûne).
O, ölüden diriyi çıkarır ve diriden
ölüyü çıkarır. Ve arzı (toprağı), ölümünden sonra diriltir. Ve işte (tıpkı)
bunun gibi (topraktan) çıkarılacaksınız.

30/RÛM-20: Ve min âyâtihî en halakakum min turâbin summe izâ entum
beşerun tenteşirûn(tenteşirûne).
Ve O'nun âyetlerinden
(mucizelerinden)dir ki, sizi topraktan yarattı. Sonra siz, beşer (insan) haline
gelince (çoğalıp yeryüzünde) yayılırsınız.

30/RÛM-21: Ve min âyâtihî en halaka lekum min enfusikum ezvâcen li
teskunû ileyhâ ve ceale beynekum meveddeten ve rahmeh(rahmeten), inne fî zâlike
le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
Ve O'nun
âyetlerinden olarak sizin için nefslerinizden zevceler yaratmıştır ki, onunla
sukûn bulasınız. Ve sizin aranızda sevgi ve rahmet (merhamet) kıldı (oluşturdu).
Muhakkak ki bunda, tefekkür eden (düşünen) bir kavim için mutlaka âyetler
(deliller) vardır.

30/RÛM-22: Ve min âyâtihî halkus semâvâti vel ardı vahtilâfu
elsinetikum ve elvânikum, inne fî zâlike le âyâtin lil
âlimîn(âlimîne).
Ve O'nun âyetlerindendir ki, gökleri ve
yeri yaratmıştır ve lisanlarınız ve renkleriniz (birbirinden) farklıdır.
Muhakkak ki bunda, âlimler için mutlaka âyetler (deliller) vardır.

30/RÛM-23: Ve min âyâtihî menâmukum bil leyli ven nehâri vebtigâukum
min fadlih(fadlihi), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin
yesmeûn(yesmeûne).
Ve O'nun âyetlerindendir ki, siz gece
uyursunuz ve gündüz O'nun fazlından istersiniz. Muhakkak ki bunda, işiten bir
kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır.

30/RÛM-24: Ve min âyâtihî yurîkumul berka havfen ve tamaan, ve
yunezzilu mines semâi mâen fe yuhyî bihil arda ba’de mevtihâ, inne fî zâlike le
âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).
Ve O'nun
âyetlerindendir ki, korku ve ümit olarak size şimşeği gösterir. Ve gökten su
indirir, böylece onunla, ölümünden sonra arzı (toprağı) diriltir. Muhakkak ki
bunda, akıl eden bir kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır.

30/RÛM-25: Ve min âyâtihî en tekûmes semâu vel ardu bi emrih(emrihî),
summe izâ deâkum da’veten minel ardı izâ entum tahrucûn(tahrucûne).
Ve O'nun âyetlerindendir ki, gök ve yer O'nun emri ile
(dengede) durur. Sonra sizi bir tek davetle çağırdığı zaman yerden (kabirden)
çıkacaksınız.

30/RÛM-26: Ve lehu men fîs semâvâti vel ard(ardı), kullun lehu
kânitûn(kânitûne).
Ve göklerde ve yerde bulunan herkes,
O'nundur. Hepsi O'na kanitindir.

30/RÛM-27: Ve huvellezî yebdeul halka summe yuîduhu, ve huve ehvenu
aleyh(aleyhi), ve lehul meselul a’lâ fîs semâvâti vel ard(ardı), ve huvel azîzul
hakîm(hakîmu).
Ve O, O'dur ki ilk yaratışı başlatır ve sonra
onu iade eder (eski haline döndürür). Bu, O'nun için çok kolaydır. Göklerde ve
yerde yücelik sıfatı, O'nundur (O'na aittir). Ve O; Azîz'dir (çok yüce),
Hakîm'dir (hikmet ve hüküm sahibi).

30/RÛM-28: : Darabe lekum meselen min enfusikum, hel lekum min mâ
meleket eymânukum min şurekâe fî mâ rezaknâkum fe entum fîhi sevâun tehâfûnehum
ke hîfetikum enfusekum, kezâlike nufassılul âyâti li kavmin
ya’kılûn(ya’kılûne).
(Allah), size kendi nefslerinizden
örnek verdi. Sizi rızıklandırdığımız şeylerde, sizin sağ elinizin (altında
bulunan) sahip olduğunuz (kölelerinizden) ortaklarınız var mı ki (o putlar da
Allah'a ortak olsun), böylece onlarla eşit olasınız, onları birbirinizi
saydığınız gıbı sayasınız. Akıl eden bir kavim için ayetleri işte böyle
açıklıyoruz.

30/RÛM-29: Belittebeallezîne zalemû ehvâehum bi gayri ilm(ilmin), fe
men yehdî men edallallâh(edallallâhu), ve mâ lehum min
nâsırîn(nâsırîne).
Hayır, zalimler ilim sahibi olmaksızın
heveslerine tâbî oldular. Bundan sonra Allah'ın dalâlette bıraktığını kim
hidayete erdirebilir? Ve onların yardımcıları da yoktur.

30/RÛM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî
fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu
ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Artık hanif
olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah'ın hanif fıtratıyla ki; Allah,
insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında
değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn
budur. Fakat insanların çoğu bilmez.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû
minel muşrikîn(muşrikîne).
O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a
ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz
kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu
hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden
olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün
gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

30/RÛM-33: Ve izâ messen nâse durrun deav rabbehum munîbîne ileyhi
summe izâ ezâkahum minhu rahmeten izâ ferîkun minhum bi rabbihim
yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve insanlara bir zarar dokunduğu zaman
Rab'lerine dua ederek, O'na yönelirler. Sonra onlara kendisinden rahmet
tattırdığı (Rahîm esması ile hidayete erdirdiği) zaman onlardan bir kısmı
Rab'lerine şirk (ortak) koşarlar (hidayetteyken dalâlete düşerler).

30/RÛM-34: Li yekfurû bimâ âteynâhum, fe temetteû fe sevfe
ta’lemûn(ta’lemûne).
Onlara verdiklerimizi inkâr etsinler.
Böylece metalansınlar (faydalansınlar). Yakında bilecekler.

30/RÛM-35: Em enzelnâ aleyhim sultânen fe huve yetekellemu bimâ kânû
bihî yuşrikûn(yuşrikûne).
Yoksa onlara bir sultan (delil,
kitap) indirdik de böylece o (kitap onlara), O'na (Allah'a) şirk koşmalarını mı
söylüyor?

30/RÛM-36: Ve izâ ezaknen nâse rahmeten ferihû bihâ, ve in tusıbhum
seyyietun bimâ kaddemet eydîhim izâ hum
yaknetûn(yaknetûne).
Ve insanlara rahmet tattırdığımız zaman
onunla ferahlarlar (şımarırlar). Ve eğer, elleri ile takdim ettiklerinden dolayı
onlara bir kötülük isabet ederse o zaman onlar, ümitsizliğe düşerler.

30/RÛM-37: EE ve lem yerev ennellâhe yebsutur rızka li men yeşâu ve
yakdir(yakdiru), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
Ve onlar, Allah'ın dilediğine rızkı genişlettiğini ve
(dilediğine) takdir ettiğini (daralttığını) görmediler mi? Muhakkak ki bunda,
mü'min bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.

30/RÛM-38: Fe âti zel kurbâ hakkahu vel miskîne vebnes sebîl(sebîli),
zâlike hayrun lillezîne yurîdûne vechallâhi ve ulâike humul
muflihûn(muflihûne).
Öyleyse akrabalara, miskinlere ve
yolculara haklarını ver. Bu, Allah'ın vechi'ni (Allah'a ulaşmayı) dileyenler
için daha hayırlıdır. İşte onlar, onlar felâha erenlerdir.

30/RÛM-39: Ve mâ âteytum min riben li yerbuve fî emvâlin nâsi fe lâ
yerbû indallâh(indallâhi), ve mâ âteytum min zekâtin turîdûne vechallâhi fe
ulâike humul mud’ıfûn(mud’ıfûne).
Ve insanların mallarında
artış olsun diye faizden (faiz olarak) verdiğiniz şey (Allah'a ulaşmayı
dilemeden yaptığınız zikir), o taktirde Allah'ın katında artmaz (nefsinizin
kalbindeki nurları oluşturmaz ve arttırmaz). Allah'ın vechini (Allah'a ulaşmayı)
dileyerek verdiğiniz zekât (yaptığınız (zikir)ler); işte böylece kat kat
(nefsinizin kalbindeki nurları) artıranlar onlardır.

30/RÛM-40: Allâhullezî halakakum summe rezekakum summe yumîtukum summe
yuhyîkum, hel min şurekâikum men yef’alu min zâlikum min şey’(şey’in), subhânehu
ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
O Allah ki sizi yarattı.
Sonra sizi rızıklandırdı (dünyada rızık verdi ve nefsinizin kalbini nurlarla
doldurdu). Sonra sizi öldürecek, sonra da sizi diriltecek. Sizin ortaklarınızdan
(putlarınızdan), bunlardan birini yapacak var mı? Allah Sübhan'dır (herşeyden
münezzeh). Ve şirk koştukları şeylerden yücedir.

30/RÛM-41: Zaharel fesâdu fîl berri vel bahri bimâ kesebet eydin nâsi,
li yuzîkahum ba’dallezî amilû leallehum
yerciûn(yerciûne).
İnsanların elleriyle kazandıkları
sebebiyle karada ve denizde fesat zuhur etti (ortaya çıktı), yaptıklarının bir
kısmının onlara tattırılması için. Umulur ki böylece onlar, (Allah'a) dönerler
(yönelirler).

30/RÛM-42: Kul sîrû fîl ardı fenzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min
kabl(kablu), kâne ekseruhum muşrikîn(muşrikîne).
De ki:
"Yeryüzünde dolaşın. Böylece daha öncekilerin akıbetinin (sonlarının) nasıl
olduğuna bakın. Onların çoğu müşrik idiler."

30/RÛM-43: Fe ekim vecheke lid dînil kayyimi min kabli en ye’tiye
yevmun lâ meredde lehu minallâhi yevmeizin
yassaddeûn(yassaddeûne).
Öyleyse Allah'ın onu geri
döndürmeyeceği o gün (kıyâmet günü) gelmeden önce vechini, kayyum (ezelden ebede
kadar devam edecek) olan dîn için ikame et (kıyamda tut). İzin günü onlar bölük
bölük ayrılırlar.

30/RÛM-44: Men kefere fe aleyhi kufruh(kufruhu), ve men amile sâlihan
fe li enfusihim yemhedûn(yemhedûne).
Kim inkâr ederse küfrü
(inkârı), kendi aleyhinedir. Ve kim salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa onlar,
böylece kendi nefsleri için hazırlık yaparlar.

30/RÛM-45: Li yecziyellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti min
fadlih(fadlihî), innehu lâ yuhıbbul kâfirîn(kâfirîne).
(İşte
bu) âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve salih amel (nefs tezkiyesi)
yapanları, Kendi fazlından mükâfatlandırmak içindir. Muhakkak ki O (Allah),
kâfirleri sevmez.

30/RÛM-46: Ve min âyâtihî en yursiler riyâha mubeşşirâtin ve li
yuzîkakum min rahmetihî ve li tecriyel fulku bi emrihî ve li tebtegû min fadlihî
ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Ve O'nun (Allah'ın)
âyetlerindendir ki, rüzgârları müjdeleyici olarak gönderir. Ve rahmetinden size
tattırır. Ve emri ile gemileri yüzdürür. Ve O'nun fazlından istersiniz ve
böylece siz şükredersiniz.

30/RÛM-47: Ve lekad erselnâ min kablike rusulen ilâ kavmihim fe câûhum
bil beyyinâti fentekamnâ minellezîne ecramû, ve kâne hakkan aleynâ nasrul
mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki, senden önce onların
kavmine resûller gönderdik. Böylece onlara beyyineler (kesin deliller)
getirdiler. Bunun üzerine mücrimlerden intikam aldık. Mü'minlere yardım, Bizim
üzerimize hak oldu.

30/RÛM-48: Allâhullezî yursilur riyâha fe tusîru sehâben fe yebsutuhu
fîs semâi keyfe yeşâu ve yec’aluhu kisefen fe terel vedka yahrucu min
hılâlih(hılâlihî), fe izâ esâbe bihî men yeşâu min ibâdihî izâ hum
yestebşirûn(yestebşirûne).
O Allah'tır ki, rüzgârları
gönderir, böylece bulutları hareket ettirir. Sonra semada onu dilediği gibi
yayar. Ve onu kısımlara ayırır, bundan sonra onun arasından yağmurun çıktığını
görürsün. Böylece kullarından dilediğine onu (yağmuru) isabet ettirdiği zaman
onlar sevinirler.

30/RÛM-49: Ve in kânû min kabli en yunezzele aleyhim min kablihî le
mublisîn(mublisîne).
Ve onlar, onun (yağmurun) onlara
indirilmesinden önce gerçekten ümitlerini kesenlerdi.

30/RÛM-50: Fenzur ilâ âsâri rahmetillâhi keyfe yuhyil arda ba’de
mevtihâ, inne zâlike le muhyîl mevtâ, ve huve alâ kulli şey’in
kadîr(kadîrun).
Öyleyse Allah'ın rahmetinin eserlerine bak.
Ölümünden sonra arzı (yeryüzünü) nasıl diriltiyor? Muhakkak ki (O), ölüleri işte
böyle gerçekten diriltendir ve O, herşeye kaadirdir.

30/RÛM-51: Ve le in erselnâ rîhan fe raevhu musfarran le zallû min
ba’dihî yekfurûn(yekfurûne).
Ve eğer Biz, rüzgârı göndersek,
böylece onu (ekinleri) sararmış görseler (bile) bundan sonra mutlaka inkâra
devam ederler.

30/RÛM-52: Fe inneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ
vellev mudbirîn(mudbirîne).
Öyleyse muhakkak ki sen ölülere
duyuramazsın, arkalarına dönüp gittikleri zaman sağırlara da daveti
duyuramazsın.

30/RÛM-53: Ve mâ ente bi hâdil umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men
yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn(muslimûne).
Ve sen,
körleri dalâletlerinden kurtarıp hidayete erdirecek değilsin. Sen ancak
âyetlerimize îmân edenlere duyurursun. İşte onlar teslim olanlardır.

30/RÛM-54: Allâhullezî halakakum min da’fin summe ceale min ba’di
da’fin kuvveten summe ceale min ba’di kuvvetin da’fen ve şeybeh(şeybeten),
yahluku mâ yeşâu, ve huvel alîmul kadîr(kadîru).
O Allah ki,
sizi güçsüz (zayıf) bir şeyden (nutfeden) yarattı. Sonra zayıflığın ardından
(sizi) kuvvetli kıldı. Sonra (sizi), kuvvetin ardından zayıf ve ihtiyar kıldı. O
(Allah), dilediğini yaratır. Ve O; Âlim'dir (en iyi bilen), Kaadir'dir (herşeye
gücü yeten).

30/RÛM-55: Ve yevme tekûmus sâatu yuksimul mucrimûne mâ lebisû gayra
sâah(sâatin), kezâlike kânû yu’fekûn(yu’fekûne).
Ve o
saatin geldiği (kıyâmetin koptuğu) gün, mücrimler bir saatten fazla (mezarda)
kalmadıklarına yemin ederler. İşte böyle döndürülüyorlardı (ölümden hayata
döndürülüyorlardı).

30/RÛM-56: Ve kâlellezîne ûtûl ilme vel îmâne lekad lebistum fî
kitâbillâhi ilâ yevmil ba’si fe hâzâ yevmul ba’si ve lâkinnekum kuntum lâ
ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve ilim ve îmân verilenler: "Andolsun
ki Allah'ın Kitabı'ndaki beas (yeniden diriliş) gününe kadar (mezarda)
kaldınız." dediler. İşte bu beas (yeniden diriliş) günüdür. Lâkin siz
bilmiyordunuz.

30/RÛM-57: Fe yevmeizin lâ yenfeullezîne zalemû ma’ziratuhum ve lâ hum
yusta’tebûn(yusta’tebûne).
O zaman izin günü (kıyâmet günü),
zalimlere mazeretleri (özürleri) fayda vermeyecek. Ve onlardan (Allah'ı) razı
etmeleri de istenmez.

30/RÛM-58: Ve lekad darebnâ lin nâsi fî hâzel kur’âni min kulli
mesel(meselin), ve le in ci’tehum bi âyetin le yekûlennellezîne keferû in entum
illâ mubtılûn(mubtılûne).
Ve andolsun ki, bu Kur'ân'da
insanlar için bütün meselelerden örnekler verdik. Ve eğer onlara bir âyet
getirsen, kâfirler mutlaka: "Siz sadece batılla uğraşan kimselersiniz."
derler.

30/RÛM-59: Kezâlike yatbaullâhu alâ kulûbillezîne lâ
ya’lemûn(ya’lemûne).
Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte
böyle tabeder (mühürler).

30/RÛM-60: Fâsbir inne va’dallâhi hakkun ve lâ yestahıffennekellezîne
lâ yûkınûn(yûkınûne).
Öyleyse sabret, muhakkak ki Allah'ın
vaadi haktır. Ve yakîn hasıl etmemiş olanlar (kesin bilgi sahibi olmayanlar),
sakın seni hafifliğe sürüklemesinler.
ferdi7o
ferdi7o
Admin Webmaster

Брой мнения : 139
Join date : 07.07.2011
Age : 33

Върнете се в началото Go down

Върнете се в началото

- Similar topics

 
Права за този форум:
Не Можете да отговаряте на темите