HIDAYET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Търсене
 
 

Display results as :
 


Rechercher Advanced Search

Keywords

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
NÛR SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
NÛR SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
NÛR SURESI EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
NÛR SURESI EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Latest topics
» İster İdim Allah’ı
NÛR SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:35 pm by sunay

» Bir ben vardır bende benden içerü
NÛR SURESI EmptyЧет Окт 27, 2011 2:25 pm by sunay

» Allah gıflerı
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:51 pm by ferdi7o

» BAYRAM NAMAZI
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:18 pm by ferdi7o

» TERAVİH NAMAZI KILINIŞI
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:15 pm by ferdi7o

» CENAZE NAMAZI KILINIŞI
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:14 pm by ferdi7o

» CUMA NAMAZININ KILINIŞI
NÛR SURESI EmptyПон Авг 29, 2011 12:12 pm by ferdi7o

» İlim ilim Bilmektir
NÛR SURESI EmptyВто Авг 23, 2011 1:59 pm by ferdi7o

» TÜRK-İŞ’TE BİR AKŞAM
NÛR SURESI EmptyПет Авг 19, 2011 12:39 am by ferdi7o

Май 2024
ПонВтоСряЧетПетСъбНед
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Календар Календар

free forum

Dostuz bizi bulun
www.dostuz.bulboard.com

NÛR SURESI

Go down

NÛR SURESI Empty NÛR SURESI

Писане by ferdi7o Вто Авг 02, 2011 9:11 am

NÛR

Bismillâhirrahmânirrahîm
24/NÛR-1: Sûratun enzelnâhâ ve faradnâhâ ve enzelnâ fîhâ âyâtin
beyyinâtin leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
(Bu), Bizim
indirdiğimiz ve (bazı âyetlerini) farz kıldığımız bir suredir. Ve onun içinde
delillerle açıklanmış âyetler indirdik. Umulur ki, böylece tezekkür
edersiniz.

24/NÛR-2: Ez zâniyetu vez zânî feclidû kulle vâhıdin min humâ miete
celdetin ve lâ te’huzkum bi himâ ra’fetun fî dînillâhi in kuntum tu’minûne
billâhi vel yevmil âhır(âhırı), vel yeşhed azâbehumâ tâifetun minel
mu’minîn(mu’minîne).
Zaniye (zina yapan kadın) ve zani (zina
yapan erkek); o zaman ikisinden herbirine yüz celde (yalnız cilde tesir edecek
sopa) vurun. Eğer Allah'ın dînini (uygulama) konusunda, Allah'a ve ahiret gününe
inanıyorsanız; onlara merhamet sizi tutmasın (size mani olmasın). Ve onların
(ikisinin) azabına, mü'minlerden bir grup şahit olsun.

24/NÛR-3: Ez zânî lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşriketen vez zâniyetu
lâ yenkihuhâ illâ zânin ev muşrik(muşrikun), ve hurrime zâlike alel
mu’minîn(mu’minîne).
Zani (zina yapan erkek), zaniyeden
(zina yapan kadından) veya müşrik olan kadından başkasını nikâhlayamaz. Ve
zaniyeyi de, zani veya müşrik olan erkekten başkası nikâhlayamaz. Ve bu,
mü'minlere haram kılınmıştır.

24/NÛR-4: Vellezîne yermûnel muhsanâti summe lem ye’tû bi erbeati
şuhedâe feclidûhum semânîne celdeten ve lâ takbelû lehum şehâdeten
ebedâ(ebeden), ve ulâike humul fâsikûn(fâsikûne).
Ve
muhsinlere (iffetli kadınlara), (zina suçu, iftira) atan sonra da dört şahit
getiremeyenlere, o taktirde seksen celde (yalnız cilde tesir edecek sopa) vurun.
Ve onların şehadetini (şahitliğini) ebediyyen kabul etmeyin. Ve işte onlar,
onlar fasıklardır.

24/NÛR-5: İllellezîne tâbû min ba’di zâlike ve aslehû, fe innallâhe
gafûrun rahîm(rahîmun).
Bundan sonra tövbe edip ıslâh
olanlar (düzelenler) hariç. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir),
Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli edendir).

24/NÛR-6: Vellezîne yermûne ezvâcehum ve lem yekun lehum şuhedâu illâ
enfusuhum fe şehâdetu ehadihim erbeû şehâdâtin billâhi innehû le mines
sâdıkîn(sâdıkîne).
Ve zevcelerine (eşlerine) zina (iftirası)
atanlar, kendilerinden başka şahitleri yoksa o zaman onların herbirinin
şahitliği; kendisinin, muhakkak sadıklardan (doğru söyleyenlerden) olduğuna
dair, dört defa Allah'a şahitlik (yemin) etmesidir.

24/NÛR-7: Vel hâmisetu enne la’netallâhi aleyhi in kâne minel
kâzibîn(kâzibîne).
Ve (yeminin) beşincisi, eğer yalan
söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasıdır.

24/NÛR-8: Ve yedraû anhel azâbe en teşhede erbea şehâdâtin billâhi
innehu le minel kâzibîn(kâzibîne).
Ve (zevcenin, kadın
eşin), Allah'a dört defa onun (zevcin, erkek eşin) mutlaka yalancılardan
olduğuna dair şahitlik (yemin) etmesi, ondan (kadından) azabı (cezayı)
kaldırır.

24/NÛR-9: Vel hâmisete enne gadaballâhi aleyhâ in kâne mines
sâdikîn(sâdikîne).
Ve (yeminin) beşincisi eğer o (eşi),
sadıklardan (doğru söyleyenlerden) ise Allah'ın gadabının (azabının) kendi
üzerine olmasıdır.

24/NÛR-10: Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu ve ennellâhe
tevvâbun hakîm(hakîmun).
Ve eğer sizin üzerinize Allah'ın
fazlı ve rahmeti olmasaydı (cezaya uğrardınız). Ve muhakkak ki; Allah, tövbeleri
kabul eden ve Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

24/NÛR-11: İnnellezîne câû bil ifki usbetun minkum, lâ tahsebûhu şerren
lekum, bel huve hayrun lekum, li kullimriin minhum mektesebe minel ism(ismi),
vellezî tevellâ kibrehu minhum lehu azâbun
azîm(azîmun).
Muhakkak ki (Hz. Ayşe hakkında) ifk (iftira)
ile gelenler, sizden bir gruptur. Sizin için onun bir şerr olduğunu zannetmeyin.
Hayır, o sizin için hayırdır. Onlardan herbirinin günahtan kazandıkları
(cezalar) vardır. Ve onun büyüğünü yönetene (uydurup, yayana) büyük azap
vardır.

24/NÛR-12: Lev lâ iz semi’tumûhu zannel mu’minûne vel mu’minâtu bi
enfusihim hayran ve kâlû hâzâ ifkun mubîn(mubînun).
Mü'min
erkekler ve mü'min kadınlar, onu (bu iftirayı) işittikleri zaman kendi içlerinde
hayır zanda bulunsalardı ve “bu apaçık iftiradır” deselerdi olmaz mıydı
(demeleri gerekmez miydi)?

24/NÛR-13: Lev lâ câû aleyhi bi erbeati şuhedâ(şuhedâe), fe iz lem
ye’tû biş şuhedâi fe ulâike indellâhi humul
kâzibûn(kâzibûne).
Ona dört şahit getirmeli değiller miydi?
Öyleyse şahitleri getiremediklerine göre bu taktirde işte onlar, onlar Allah'ın
katında yalancıdırlar.

24/NÛR-14: Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu fîd dunyâ vel
âhırati le messekum fî mâ efadtum fîhi azâbun
azîm(azîmun).
Eğer dünya ve ahirette Allah'ın rahmeti ve
fazlı sizin üzerinize olmasaydı, içine daldığınız şeyden (iftiradan,
dedikodudan) dolayı size mutlaka büyük azap dokunurdu.

24/NÛR-15: İz telâkkavnehu bi elsinetikum ve tekûlûne bi efvâhikum mâ
leyse lekum bihî ilmun ve tahsebûnehu heyyinen ve huve indallâhi
azîm(azîmun).
Onu (iftirayı) dillerinizle anlatıyordunuz
(soruyordunuz) ve hakkında sizin bilginiz olmayan bir şeyi ağızlarınızla
söylüyordunuz. Ve o, Allah'ın katında büyük (bir suç) olduğu halde siz, onu
önemsiz sandınız.

24/NÛR-16: Ve lev lâ iz semi’tumûhu kultum mâ yekûnu lenâ en
netekelleme bi hâzâ subhâneke hâzâ buhtânun azîm(azîmun).
Ve
onu işittiğiniz zaman: “Bizim bunu konuşmamız olmaz (bize yakışmaz), sen
Sübhan'sın (Allah'ım Sana sığınırız). Bu büyük bir bühtan (uydurulmuş bir
iftira)dır.” deseydiniz olmaz mıydı (demeniz gerekmez miydi)?

24/NÛR-17: Yeızukumullâhu en teûdû li mislihî ebeden in kuntum
mu’minîn(mu’minîne).
Eğer mü'min iseniz ebediyyen onun gibi
bir olaya dönmenize karşı (dönmemenizi) Allah size vaazediyor
(emrediyor).

24/NÛR-18: Ve yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun
hakîm(hakîmun).
Ve Allah, size âyetlerini açıklıyor. Ve
Allah, Alîm'dir (en iyi bilendir) Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

24/NÛR-19: İnnellezîne yuhıbbûne en teşîal fâhışetu fîllezîne âmenû
lehum azâbun elîmun fîd dunyâ vel âhırah(âhırati), vallâhu ya’lemu ve entum lâ
ta’lemûn(ta’lemûne).
Muhakkak ki âmenû olanlar arasında
fahişeliğin (çirkin olayların, iftiranın, kötülüğün) yayılmasını sevenlere,
dünya ve ahirette elîm azap vardır. Ve Allah, bilir ve siz bilmezsiniz.

24/NÛR-20: Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu ve ennallâhe
raûfun rahîm(rahîmun).
Ve eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı
sizin üzerinize olmasaydı (size azap ederdi). Ve muhakkak ki Allah, Rauf'tur
(çok merhametli, çok şefkatlidir) Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli
edendir).

24/NÛR-21: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş
şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi
vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min
ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un
alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî
olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına
uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri
(inkârı ve Allah'ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah'ın rahmeti ve
fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden
hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini
tezkiye eder. Ve Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir) Alîm'dir (en iyi
bilendir).

24/NÛR-22: Ve lâ ye’teli ulul fadlı minkum ves seati en yu’tû ulil
kurbâ vel mesâkîne vel muhâcirîne fî sebîlillâh(sebîlillâhi), vel ya’fû vel
yasfehû, e lâ tuhıbbûne en yagfirallâhu lekum, vallâhu gafûrun
rahîm(rahîmun).
Ve sizden (içinizden) fazilet ve servet
sahibi olanlar, yakınlarına, miskinlere, Allah yolunda hicret edenlere vermeye
karşı (vermemeye) yemin etmesinler. Ve artık affetsinler ve hoşgörsünler.
Allah'ın sizi affetmesini sevmez misiniz? Ve Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir)
Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).

24/NÛR-23: İnnellezîne yermûnel muhsanâtil gâfilâtil mu’minâti luınû
fid dunyâ vel âhırati ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Muhakkak
ki gâfil (kendisinin haberi olmaksızın) muhsin (iffetli) kadınlara ve mü'min
kadınlara (iftira) atanlar, dünya ve ahirette lânetlenmiştir. Ve onlara azîm
azap vardır.

24/NÛR-24: Yevme teşhedu aleyhim elsinetuhum ve eydîhim ve erculuhum
bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
O gün onlara, onların
dilleri, elleri ve ayakları (hayat filmleri) yapmış olduklarına şahitlik
edecek.

24/NÛR-25: Yevme izin yuveffîhimullâhu dînehumul hakka ve ya’lemûne
ennallâhe huvel hakkul mubîn(mubînu).
İzin günü Allah onlara
dînlerini (negatif ve pozitif derecelerin karşılığını) hakkıyla ödeyecektir. Ve
Allah'ın, Hakk Mübin (hakkı açıklayan, yerine getiren) olduğunu
bilecekler.

24/NÛR-26: El habîsâtu lil habîsîne vel habîsûne lil habîsât(habîsâti),
vet tayyibâtu lit tayyibîne vet tayyibûne lit tayyibât(tayyibâti), ulâike
muberraûne mimmâ yekûlûn(yekûlûne), lehum magfiretun ve rızkun
kerîm(kerîmun).
Kötü kadınlar, kötü erkekler içindir. Kötü
erkekler, kötü kadınlar içindir. Temiz kadınlar, temiz erkekler içindir. Temiz
erkekler, temiz kadınlar içindir. İşte onlar, (kendileri haklarında)
söylenenlerden berî (uzak) olanlardır. Onlar için mağfiret (günahların sevaba
çevrilmesi) ve kerim (Allah'tan ikram edilen) rızık vardır.

24/NÛR-27: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tedhulû buyûten gayra buyûtikum
hattâ teste’nisû ve tusellimû alâ ehlihâ, zâlikum hayrun lekum leallekum
tezekkerûn(tezekkerûne).
Ey âmenû olanlar! Evlerinizden
başka evlere, izin isteyip ev halkına selâm vermedikçe (içeri) girmeyin. Bu,
sizin için hayırdır. Umulur ki; böylece tezekkür edersiniz.

24/NÛR-28: Fe in lem tecidû fîhâ ehaden fe lâ tedhulûhâ hattâ yu’zene
lekum ve in kîle lekumurciû ferciû huve ezkâ lekum, vallâhu bimâ ta’melûne
alîm(alîmun).
Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin
verilinceye kadar oraya girmeyin. Ve eğer size “geri dönün” denirse o taktirde
geri dönün. O, sizin için daha temizdir (uygundur). Ve Allah, yaptığınız şeyleri
en iyi bilendir.

24/NÛR-29: Leyse aleykum cunâhun en tedhulû buyûten gayre meskûnetin
fîhâ metâun lekum, vallâhu ya’lemu mâ tubdûne ve mâ
tektumûn(tektumûne).
Meskûn olmayan (oturulmayan), içinde
faydanız olan evlere girmenizde size bir vebal yoktur. Ve Allah, sizin
açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri bilir.

24/NÛR-30: Kul lil mu’minîne yaguddû min ebsârihim ve yahfezû
furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innellâhe habîrun bimâ
yasneûn(yasneûne).
Mü'min erkeklere söyle, bakışlarını
indirsinler (haramdan sakınsınlar), ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha
temizdir. Muhakkak ki Allah, yaptıkları şeylerden haberdardır.

24/NÛR-31: Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne
furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi
humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev
âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev
ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket
eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem
yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne
min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum
tuflihûn(tuflihûne).
Ve mü'min kadınlara söyle, bakışlarını
indirsinler (haramdan sakınsınlar) ve ırzlarını korusunlar. Zahir olan kısımlar
(görünen el, yüz ve ayaklar) hariç, ziynetlerini açmasınlar. Ve başörtülerini
yakalarının üzerine koysunlar (örtsünler). Ve ziynetlerini, kocaları veya
babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya
erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin
oğulları veya kadınlar veya ellerinin altında sahip oldukları (cariyeler) veya
erkeklerden, kadına ihtiyaç duymayan hizmetliler veya kadının avret yerlerinin
farkına varmayan çocuklar hariç, açmasınlar. Ve gizledikleri ziynetleri bilinsin
diye ayaklarını vurmasınlar. Ey mü'minler, hepiniz Allah'a tövbe edin! Umulur
ki, böylece felâha eresiniz.

24/NÛR-32: Ve enkihûl eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve
imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih(fadlihî), vallâhu vâsiun
alîm(alîmun).
Ve sizden eşi olmayan erkekleri ve
kölelerinizden salih olanları ve eşi olmayan kadınlarınızı nikâhlayınız
(evlendiriniz). Eğer onlar fakir iseler Allah onları fazlından gani (zengin)
kılar. Ve Allah, Vâsi'dir (ihsanı, ni'meti çok olandır), Alîm'dir (en iyi
bilendir).

24/NÛR-33: Velyesta’fifillezîne lâ yecidûne nikâhan hattâ
yugniyehumullâhu min fadlih(fadlihi), vellezîne yebtegûnel kitâbe mimmâ meleket
eymânukum fe kâtibûhum in alimtum fîhim hayren, ve âtûhum min mâlillâhillezî
âtâkum, ve lâ tukrihû feteyâtikum alel bigâi in eradne tehassunen li tebtegû
aradal hayâtid dunyâ ve men yukrıhhunne fe innellâhe min ba’di ikrâhihinne
gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve nikâha (imkân) bulamayanlar,
Allah onları fazlından gani (zengin) kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar!
Ellerinizin altında malik olduklarınızdan (kölelerinizden, cariyelerinizden)
yazılı antlaşma (mukatebe yapmak: para kazanıp, bedelini ödeyerek azad olmak)
isteyenlere, eğer onlarda hayır olduğunu bilirseniz, o zaman yazılı antlaşma
(mukatebe) yapınız. Ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara veriniz. Genç
cariyelerinizi, eğer namuslarını korumak (iffetli kalmak) isterlerse, dünya
hayatının malını isteyerek fuhşa (zinaya) zorlamayınız. Kim onları fuhşa
(zinaya) zorlarsa, o taktirde muhakkak ki Allah, onların zorlanmalarından sonra
Gafur'dur (mağfiret edendir) Rahîm'dir (rahmet esmasıyla tecelli
edendir).

24/NÛR-34: Ve lekad enzelnâ ileykum âyâtin mubeyyinâtin ve meselen
minellezîne halev min kablikum ve mev’izaten lil
muttekîn(muttekîne).
Ve andolsun ki size, açıklanmış âyetler
ve sizden önce geçmiş (nesillerden) örnek(ler) ve muttakiler (takva sahipleri)
için öğütler (emirler) indirdik.

24/NÛR-35: Allâhu nûrus semâvâti vel ard(ardı), meselu nûrihî ke
mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke
ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ
şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu
nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve
yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in
alîm(alîmun).
Allah, göklerin ve yerin nuru'dur. O'nun nuru,
içinde misbah (lâmba) bulunan kandil (ışık saçan bir kaynak) gibidir. Misbah,
sırça (cam) içindedir. Sırça (cam), inci gibi (parlayan) yıldız gibidir. Doğuda
ve batıda bulunmayan mübarek bir ağacın yağından yakılır. Onun yağı, ona ateş
değmese de kendi kendine ışık verir. Nur üzerine nurdur. Allah dilediğini nuruna
hidayet eder (ulaştırır). Ve Allah, insanlara örnekler verir. Ve Allah, herşeyi
en iyi bilendir.

24/NÛR-36: Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhesmuhu
yusebbihu lehu fîhâ bil guduvvi vel âsâl(âsâli).
Allah'ın,
içinde İsmi'nin yükseltilmesine ve zikredilmesine izin verdiği evlerin içinde
(Allah'ın nuru) vardır. Orada O'nu, sabah akşam tesbih ederler.

24/NÛR-37: Ricâlun lâ tulhîhim ticâratun ve lâ bey’un an zikrillâhi ve
ikâmis salâti ve îtâiz zekâti yehâfûne yevmen tetekallebu fîhil kulûbu vel
ebsâr(ebsâru).
Ticaretin ve alışverişin, onları Allah'ın
zikrinden, namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten alıkoymadığı adamlar ki
(onlar), kalplerin ve gözlerin (dehşetten) döneceği günden korkarlar.

24/NÛR-38: Li yecziyehumullâhu ahsene mâ amilû ve yezîdehum min
fadlih(fadlihî), vallâhu yerzuku men yeşâu bi gayri
hisâb(hisâbin).
Allah, onlara yaptıklarının karşılığını en
güzel şekilde vermek için onlara fazlından arttırır. Ve Allah, dilediği kimseyi
hesapsız rızıklandırır.

24/NÛR-39: Vellezîne keferû a’mâluhum ke serâbin bi kîatin yahsebuhuz
zam’ânu mâe(mâen), hattâ izâ câehu lem yecidhu şey’en ve vecedallâhe indehu fe
veffâhu hisâbeh(hisâbehu), vallâhu serîul hısâb(hısâbi).
Ve
kâfirlerin amelleri düz arazideki serap gibidir. Susamış olan, onu su zannetti.
Ona ulaştığı zaman, bir şey bulamadı. Ve yanında (karşısında) Allah'ı buldu.
Böylece (Allah), onun hesabını ona tam olarak ödedi. Ve Allah, hesabı seri
(çabuk) görendir.

24/NÛR-40: Ev ke zulumâtin fî bahrin lucciyyin yagşâhu mevcun min
fevkıhî mevcun min fevkıhî sehâb(sehâbun), zulumâtun ba’duhâ fevka ba’d(ba’dın),
izâ ahrace yedehu lem yeked yerâhâ ve men lem yec’alillâhu lehu nûren fe mâ lehu
min nûr(nûrin).
Veya derin denizdeki karanlıklar gibidir.
Onun üstünü, dalga üstüne dalga kaplar. Onun üzerinde de bulutlar vardır.
Karanlık üstüne karanlıktır, elini çıkarttığı zaman neredeyse onu göremez. Ve
Allah, kime nur kılmamışsa (vermemişse) artık onun için bir nur yoktur.

24/NÛR-41: E lem tera ennallâhe yusebbihu lehu men fîs semâvâti vel
ardı vet tayru sâffât(sâffâtin), kullun kad alime salâtehu ve
tesbîhah(tesbîhahu), vallâhu alîmun bimâ
yef’alûn(yef’alûne).
Semalarda ve arzda olanların ve saflar
halindeki kuşların, Allah'ı tesbih ettiğini görmedin mi? Hepsi, namazlarını
(dualarını) ve tesbihlerini bilmişlerdir. Ve Allah, onların yaptıklarını en iyi
bilendir.

24/NÛR-42: Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard(ardı), ve ilallâhil
masîr(masîru).
Ve semaların ve arzın mülkü Allah'ındır. Ve
dönüş Allah'adır.

24/NÛR-43: E lem tera ennallâhe yuzcî sehâben summe yuellifu beynehu
summe yec'aluhu rukâmen fe teral vedka yahrucu min hılâlih(hılâlihî), ve
yunezzilu mines semâi min cibâlin fîhâ min beredin fe yusîbu bihî men yeşâu ve
yasrifuhu an men yeşâu, yekâdu senâ berkıhî yezhebu bil
ebsâr(ebsâri).
Allah'ın bulutları sevkettiğini, sonra
onların aralarını birleştirdiğini, sonra da onları küme haline getirdiğini
görmüyor musun? Böylece onların arasından yağmur çıkardığını görürsün.Ve
semadan, içinde dolu bulunan dağlar (dolu kümeler) indirir. Böylece onu
dilediğine isabet ettirir. Ve onu dilediğinden çevirir (uzaklaştırır). Onun
şimşeğinin parıltısı, neredeyse görmeyi giderir (gözleri kör gibi
yapar).

24/NÛR-44: Yukallibullâhul leyle ven nehâr(nehâre), inne fî zâlike le
ibreten li ulil ebsâr(ebsâri).
Allah, geceyi ve gündüzü
(birbirine) çevirir. Muhakkak ki bunda basiret sahipleri için elbette ibret
vardır.

24/NÛR-45: Vallâhu halaka kulle dâbbetin min mâin, fe minhum men yemşî
alâ batnih(batnihi) ve minhum men yemşî alâ ricleyn(ricleyni) ve minhum men
yemşî alâ erba’(erbain), yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in
kadîr(kadîrun).
Ve Allah, bütün hayvanları sudan yarattı.
Onların bir kısmı karnı üzerinde, bir kısmı iki ayağı üzerinde, bir kısmı da
dört ayağı üzerinde yürür. Allah dilediği şeyi yaratır. Muhakkak ki Allah,
herşeye kaadirdir.

24/NÛR-46: Le kad enzelnâ âyâtin mubeyyinât(mubeyyinâtin), vallâhu
yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Andolsun
biz, açıklayıcı âyetler indirdik. Allah, dilediğini Sıratı Mustakîm'e
ulaştırır.

24/NÛR-47: Ve yekûlûne âmennâ billâhi ve bir resûli ve ata’nâ summe
yetevellâ ferîkun minhum min ba’di zâlik(zâlike) ve mâ ulâike bil
mu’minîn(mu’minîne).
Ve: “Allah'a ve resûle îmân ettik ve
itaat ettik.” derler. Sonra da onların bir kısmı bundan sonra döner. Ve işte
onlar, mü'min değillerdir.

24/NÛR-48: Ve izâ duû ilallâhi ve resûlihî li yahkume beynehum izâ
ferîkun minhum mu’ridûn(mu’ridûne).
Ve onların aralarında
hüküm vermesi için Allah ve resûlüne davet olundukları zaman onların bir kısmı
yüz çevirenlerdir.

24/NÛR-49: Ve in yekun lehumul hakku ye’tû ileyhi
muz’ınîn(muz’ınîne).
Ve eğer hak onların ise (hak sahibi
iseler) ona hemen (itaat ederek) gelirler.

24/NÛR-50: E fî kulûbihim maradun emirtâbû em yehâfûne en yehîfallâhu
aleyhim ve resûluh(resûluhu), bel ulâike humuz
zâlimûn(zâlimûne).
Onların kalplerinde hastalık mı var yoksa
şüphe mi ediyorlar veya Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün, onlara karşı taraf
tutacağından (haksızlık edeceğinden) mı korkuyorlar? Hayır, işte onlar, onlar
zalimlerdir.

24/NÛR-51: İnnemâ kâne kavlel mu’minîne izâ duû ilallâhi ve resûlihî li
yahkume beynehum en yekûlû semi’nâ ve ata’nâ ve ulâike humul
muflihûn(muflihûne).
Onların aralarında hüküm vermesi için
Allah'a ve resûlüne davet edildikleri zaman mü'minlerin sözü “işittik ve itaat
ettik” demeleridir. Ve işte onlar, onlar felâha erenlerdir.

24/NÛR-52: Ve men yutıillâhe ve resûlehu ve yahşallâhe ve yettakhi fe
ulâike humul fâizûn(fâizûne).
Ve kim Allah'a ve resûlüne
itaat ederse ve Allah'a huşû duyar ve O'na karşı takva sahibi olursa o taktirde
işte onlar, onlar kurtuluşa erenlerdir.

24/NÛR-53: Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in emertehum le
yahrucunn(yahrucunne), kul lâ tuksimû, tâatun ma’rûfeh(ma’rûfetun), innellâhe
habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne).
Ve eğer sen onlara
emretseydin (münafıklar), mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, Allah'a en
kuvvetli yeminleri ile yemin ederler. De ki: “Yemin etmeyin! (Bu), bilinen
(takdir edilen) bir itaattir. Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan
haberdardır.”

24/NÛR-54: Kul atîullâhe ve atîur resûl(resûle), fe in tevellev fe
innemâ aleyhi mâ hummile ve aleykum mâ hummiltum, ve in tutîûhu tehtedû, ve mâ
aler resûli illel belâgul mubîn(mubînu).
De ki: “Allah'a ve
resûle itaat edin. Bundan sonra eğer dönerseniz (itaat etmezseniz), ona (resûle)
düşen (sorumluluk) sadece ona yükletilen (tebliğ)dir.” Ve sizin üzerinize düşen
(sorumluluk), size yükletilendir. Ve eğer ona itaat ederseniz, hidayete
erersiniz. Resûlün üzerinde açıkça tebliğden başka bir (sorumluluk)
yoktur.

24/NÛR-55: Vaadallâhullezîne âmenû minkum ve amilûs sâlihâti
leyestahlifennehum fil ardı kemestahlefellezîne min kablihim, ve leyumekkinenne
lehum dînehumullezîrtedâ lehum ve le yubeddilennehum min ba’di havfihim
emnâ(emnen), ya’budûnenî lâ yuşrikûne bî şey’â(şey’en), ve men kefere ba’de
zâlike fe ulâike humul fâsikûn(fâsikûne).
Allah, sizden
âmenû olanlara ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyenlere, kendilerinden
öncekileri yeryüzünde halife kıldığı gibi mutlaka onları da halife kılacağını ve
onlara, onlar için razı olduğu dînlerini mutlaka sağlamlaştıracağını ve
korkularından sonra (korkularını) mutlaka güvenliğe çevireceğini vaadetti. Bana
kul olurlar, hiçbir şeyle (Bana) şirk koşmazlar. Bundan sonra kim inkâr ederse,
işte onlar, onlar fasıklardır.

24/NÛR-56: Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte ve atîûr resûle leallekum
turhamûn(turhamûne).
Ve namazı ikame edin. Ve zekâtı verin.
Ve resûle itaat edin ki böylece rahmet olunasınız.

24/NÛR-57: Lâ tahsebennellezîne keferû mu’cizîne fîl ard(ardı), ve
me’vâhumun nâr(nâru), ve le bi’sel masîr(masîru).
Sakın
kâfirleri, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakıcı zannetme. Ve onların barınacağı
yer ateştir. Ve dönüş yerleri mutlaka kötü (bir yer)dir.

24/NÛR-58: Yâ eyyuhellezîne âmenû li yeste’zinkumullezîne meleket
eymânukum vellezîne lem yeblugûl hulume minkum selâse merrât(merrâtin), min
kabli salâtil fecri, ve hînetedaûne siyâbekum minez zahîrat(zahîrati), ve min
ba’di salâtil ışâi, selâsu avrâtin lekum, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhun
ba’de hunn(hunne), tavvâfûne aleykum ba’dukum alâ ba’d(ba’dın), kezâlike
yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun
hakîm(hakîmun).
Ey âmenû olanlar! Ellerinizin altında sahip
olduklarınız (köleleriniz, cariyeleriniz) ve sizden bulûğa ermemiş olanlar, üç
vakitte yanınıza girmek için sizden izin istesinler. Fecr (sabah) namazından
önce, elbiselerinizi çıkarttığınız öğle vaktinde ve yatsı namazından sonra. Bu
üçü, avret vaktidir (sizden sakınmaları gereken zamandır). Bu (zamanların
dışında), birbirinizi dolaşmanızda sizin ve onların üzerine bir günah yoktur.
İşte böylece Allah, size âyetleri açıklıyor. Ve Allah, Alîm'dir (en iyi
bilendir), Hakîm'dir (hikmet sahibidir).

24/NÛR-59: Ve izâ belegal etfâlu minkumul hulume felyeste'zinû
kemeste'zenellezîne min kablihim, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtih(âyâtihî),
vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
Ve içinizden (sizden olan)
çocuklar, bulûğ çağına erdiği zaman onlardan öncekilerin izin istediği gibi
bundan sonra izin istesinler. İşte böylece Allah, size âyetlerini beyan ediyor
(açıklıyor). Ve Allah, Alîm'dir (en iyi bilendir), Hakîm'dir (hikmet
sahibidir).

24/NÛR-60: Vel kavâıdu minen nisâillatî lâ yercûne nikâhan fe leyse
aleyhinne cunâhun en yeda'ne siyâbehunne gayra muteberricâtin bi zîneh(zînetin),
ve en yesta'fifne hayrun lehunn(lehunne), vallâhu semîun
alîm(alîmun).
Ve kadınlardan nikâh (evlenme) ümidi olmayan
yaşlı kadınların, ziynetlerini açmaksızın dış giysilerini çıkarmalarında, bundan
sonra onlara vebal (günah) yoktur. Ve iffetli olmayı istemeleri onlar için daha
hayırlıdır. Ve Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir), Alîm'dir (en iyi
bilendir).

24/NÛR-61: Leyse alel a'mâ haracun ve lâ alel a'raci haracun ve lâ alel
marîdı haracun ve lâ alâ enfusikum en te'kulû min buyûtikum ev buyûti âbâikum ev
buyûti ummehâtikum ev buyûti ihvânikum ev buyûti ehavâtikum ev buyûti a'mâmikum
ev buyûti ammâtikum ev buyûti ahvâlikum ev buyûti hâlâtikum ev mâ melektum
mefâtihahû ev sadîkıkum, leyse aleykum cunâhun en te'kulû cemîan ev
eştâtâ(eştâten), fe izâ dahaltum buyûten fe sellimû alâ enfusikum tehıyyeten min
indillâhi mubareketen tayyibeh(tayyibeten), kezâlike yubeyyinullâhu lekumul
âyâti leallekum ta'kılûn(ta'kılûne).
Âmâ (kör) olana bir
güçlük yoktur. Ve sakat olana, hasta olana bir güçlük yoktur. Ve size de
evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek
kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın
evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya
teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz (yerlerde) veya
arkadaşlarınızda yemek yemenizde bir güçlük yoktur. Topluca veya ayrı ayrı
yemeniz de size günah değildir. Evlere girdiğiniz zaman birbirinize Allah'ın
katından mübarek ve tayyib bir selâm ile selâm verin! İşte böylece Allah, size
âyetlerini açıklıyor. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.

24/NÛR-62: İnnelmel mu’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî ve izâ
kânû meahu alâ emrin câmiın lem yezhebû hattâ yeste’zinûh(yeste’zinûhu),
innellezîne yeste’zinûneke ulâikellezîne yu’minûne billâhi ve resûlih(resûlihi),
fe izeste’zenûke li ba’dı şe’nihim fe’zen li men şi’te minhum vestağfir
lehumullâh(lehumullâhe), innallâhe gafûrun
rahîm(rahîmun).
Ancak Allah'a ve O'nun Resûl'üne îmân etmiş
olan mü'minler, bir iş için onunla beraber toplandıkları zaman ondan izin
istemedikçe gitmezler. Muhakkak ki senden izin isteyenler, işte onlar, Allah'a
ve O'nun Resûl'üne îmân edenlerdir. Öyleyse onlar bazı işleri için senden izin
istedikleri zaman onlardan dilediğin kimseye izin ver. Ve onlar için Allah'tan
mağfiret dile. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm'dir (rahîm
esması ile tecelli edendir).

24/NÛR-63: Lâ tec’alû duâer resûli beynekum ke duâi ba’dıkum
ba’da(ba’den), kad ya’lemullâhullezîne yetesellelûne minkum livâzâ(livâzen), fel
yahzerillezîne yuhâlifûne an emrihî en tusîbehum fitnetun ev yusîbehum azâbun
elîm(elîmun).
Resûlün çağırmasını, aranızda, birbirinizi
çağırmanızla eşit tutmayın! Sizden, (birbirini) siper ederek gizlice çıkanları
Allah biliyordu. Bundan sonra O'nun emrine karşı gelenler, onlara bir fitne veya
elîm azap isabet etmesinden hazer etsinler (sakınsınlar).

24/NÛR-64: E lâ inne lillâhi mâ fis semâvâti vel ard(ardı), kad ya’lemu
mâ entum aleyh(aleyhi), ve yevme yurceûne ileyhi fe yunebbiuhum bi mâ amilû,
vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Muhakkak ki göklerde
ve yeryüzünde olanlar Allah'ın değil mi? O, sizin üzerinizde olduğunuz şeyi
(kalplerinizde olanı) biliyordu. Ve böylece, O'na döndürüldükleri gün, onlara
yaptıkları şeyleri haber verecek. Ve Allah, herşeyi en iyi
bilendir.
ferdi7o
ferdi7o
Admin Webmaster

Брой мнения : 139
Join date : 07.07.2011
Age : 33

Върнете се в началото Go down

Върнете се в началото

- Similar topics

 
Права за този форум:
Не Можете да отговаряте на темите